SULTAN III. SELİM'İN ŞEHADETİ
Sultan III. Selim'in devleti ve milleti için ne ölçüde ızdırap çektiğini gösteren: "Ben şehzade iken böyle kara haberler işitir de kan ağlardım. Gözlerime uyku girmez olurdu. Şimdi padişahım, hâlimi bir düşünün." ifadeleri onun ne kadar mesuliyetini müdrik, ciddi, samimi ve içten olduğunu göstermektedir.
Osmanlı Devleti'nin Batı'nın büyük devletleriyle yarışmasını, güçlenerek eski ihtişamını kazanmasını, devletler arenasında çağın şartlarına uygun yerini almasını istemeyen devlet içindeki asker ve sivil birtakım organizasyonların provokatörlüğü neticesinde ortaya çıkan Kabakçı Mustafa İsyanı sonucu 28 Temmuz 1808'de şehit edildiğinde cebinden çıkan kâğıtta şu dizelerin yazıldığı nakledilmektedir:
"Kendi elimle yâre açıp verdiğim kalem
Fetva-yı hûn-ı nâhakımı yazdı ibtidâ"
(Kendi elimle yontup, 'Buyur, yaz!' diyerek yâre verdiğim kalem, ilk önce, haksız yere benim idam fermanımı yazdı!)
Sultan III. Selim, devletinin ilerleyip gelişmesi hususunda gecesini gündüzüne katan, devletinin bekası ve devletler muvazenesinde tekrar hak ettiği yeri alması için çalışan, sanat ve ilim dünyasının verimli insanlarını destekleyen, meclisinde şereflendiren ve onların önünü açan bir padişah olmuştur. II. Osman gibi beyaz gömlek giymeyi göze alabilen bu Hak dostu ve Peygamber âşığına haksız yere kıyılması, gelecek nesiller adına kötü sonuçlar doğurmuştur. Bu büyük sultan, 29 Temmuz 1808'de, babası III. Mustafa'nın Lâleli Camiî'ndeki türbesinin yanına defnedilmiştir. Ruhu şâd olsun..