Gül Bahçesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


(¯`•._.•♥♥ROSE GARDEN♥♥•._.•´¯)
 
AnasayfaPortalliLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 7:39 am

Arehibald Rutledge & Coronet..Amerika
***
Bir sonbahar sabahı,erkenden,bana bir köpek satmağı vaad eden dostumun dağlardaki kulübesine doğru yola çıktım.Oraya ulaştığım sırada,bir aile kavgası ile karşılaştım.Maamafih bu kavgaya şahit olmak,üzerimdederin bir tesir uyandırdı.
Dostum ile karısı,sevgilisiyle çıktığı tatilden gece yarısı dönen kızlarını azarlamakla meşguldüler.Kızın ailesi,bu hareketi ağır bir kabahat addediyordu.Ebeveynine ehemmiyet vermez görünen kız ise,onları geri fikirli olmakla itham ediyordu.Onların,modern cemiyet hayatı hakkında hiçbir şey bilmediklerini söylüyordu.
Onlara görünmeden yavaşça salona girdim.Burada yalnız olacağımı zannederken,ocağın yanındaki bir koltuğa yerleşmiş ihtiyar bir büyükannenin sigarasını içmekte olduğunu gördüm.Ailenin diğer fertleri taraçaya çıkmışlar münakaşalarını devamettiryorlardı.
İhtiyar kadının beni görüp görmediğii bilmiyorum.Fakat söylediği sözler,yalnız torununu değil,bütün dünyayı alâkadar ediyordu.
-------Bildiğim birşeyvarsa,o da,  namusun modasının hiçbirzaman geçmiyeceğidir.diyordu.
Söylediklerinin doğruluğundan son derece emindi.Meseleyi böylece kendisi ve bütün dünya için halledttikten sonra,koltuğuna yaslanarak sigarasını içmeğe devam ett.
ARAŞTIRMA VE DERLEME...BETÜL UCA......10 Kasım 2014 Pazartesi...........23:17:31


En son Beyaz Melek tarafından Salı Mayıs 12, 2015 6:46 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 7:42 am

BİLGİ DÜNYASINDAN YENİ HABERLER
ATOM BİLGİNLRİ İÇİN YENİ BİR ALET
***
Atomun bünyesinin daha inceden inceye tetkikini sağlayacak yeni bir araştırma aleti,HERWELL ATOMARAŞTIRMALARI müessesesinde işlemeğe başlamıştır.Makine,izotopları ayrımaya mahsus elektromagnetik bircihazdır.Uranyum gibi ağır elemanların atomlarını diğer cins atomlardan ayrımaktadır.İki yıldan beri Harwell'de aynı tipte daha küçük bir cihazçalışmakla beraber,bu eski makine,yalnız daha hafif elemanları tasnif edebilmektedir.Yeni makine 1000 defa daha hassas ve kuvvetlidir.Bu makine sayesinde bilgiler,gelecekteki atom pillerinin imaline çok faydalı olacak malûmat elde edeceklerdir.
YENİ PLÂSTİKLER
***
Birleşik Amerika'da muhtelif derecede eğilir bükülür şekilde yeni plastiklerin yapıldığı bildirilmektedir.Yeni geliştirilen bu plastikler,yağ ve asitlerin tesirleri neticesinde husula gelecek aşamalara karşı gayet mukavimdir.Plastikler gayet hafif olup yüksek hararete karşı dayanıklıdır.Bu plastikler ucuz alet imalatında kullanılacaktır.Makinelerde istimal edilen bu gibi plastiklerin,alelade madenlerin birkaç haftada aşındıkları yerlerde,biryıldan fazla mukavemet ettikleri müşahede edilmiştir.Yeni plastikler aynı zamanda elektirk mücerridi,mahrukat pompası parçası ve diğer işlerde istimal edileceklerdir.
ÖNEMLİ BİR ARKEOLOJİK KEŞİF
***
Son zamanlarda bir Amerikan arkeolji heyetinin Irak'ta keşfettiği bazı balçık levhalar,fennin ilk zamanlardaki gelişmesiyle beşer düşüncesi üzerinde uzun zamandan beri edilen inançların tekrar gözden geçirilmesine vesile olabilecektir.Bu vaziyet,problemlerin Euklid'in doğuşundan 1700 yıl önce bilindiği hakikatini ortaya çıkarmıştır.Bahsedilen levhalar Bağdat şehri civarındaki Saddipur kasabasında bulunmuştur.Levhalar son bir kaç yıl zarfında Amerikalı ve Iraklı arkeologlar tarafından keşfedilen 2400 balçık <> tan ancak birkaçını teşkil etmektedir.Levhalar aşağı yukarı mükemmel bir durumdadır.
İZOTOP LABRATUVARLARI
***
Amerikada radyo izotoplarla ilgiliolarak yapılacak tıbbi araştırmalar için yeni bir laboratuvar kurmuştur.Dr.Leonard Scheele'nin belirtiğine göre yeni izotop laboratvarı,kanser de dahil olmak üzere muhtelif sahalarda ve geniş ölçüde araştırmalara derhal başlayabilmek amacıyle meydana getirilmiştir.Laboratuvar,fen adamlarını şualardan koruyabilecek bir şekilde en yeni gelişmeleri ihtiva etmektedir.Yeni laboratuvarın çalışma merkezi,duvarları 60 santimetre kalınlığında olan altı kimya laboratuvarından ibarettir.Fen adamlarını korumak için ayrıca radyo-aktif zerreleri ve dumanları dağıtmak husususunda birvantilasyon tertibatı vücuda getirmiştir.
KÖMÜR MADENİNDE RADYO TELEFON
***
Gal'deki bir açıkhava kömür madenimde,4 mil karelik arızalı bir bölgeyi kontrol altına almayı sağlıyan bir radyo-telefon tesisatı kurulmuştur.Tesisin otomatik santrali ve anteni bir tepenin üzerinde inşa edilmiştir.Tesisin işletme bürolarından ve uzaktan radyo dalgalarıyle idare edilmektedir.adenlerde çalışan ekiplerle,nakliye,işletme şubeleri ve müdür arasında daimi temas tesis edilmiştir.Aynı kontrollerle 350 tonluk seyyar bir vinç ekskavatör ve diğer iki büyük makine işletilmektedir.Gayet yüksek frekanslı radyo cihazı 6 ila 12 voltluk bircereyanla işlemektedir.
ÇELİKTEN SERT PLASTİK
***
Amerikada lastik ve kauçuk üzerindeyapılan son araştırmalar dikkate layık neticeler vermiştir.Verilen izahata göre,yeni keşfedilen bir usul ile toz halindeki sun'i kauçuğu çelikten daha sert hale getirmek mümkün olmuştur.Yapılan tercübeler netice verdiği için,bundan sonra gemi pervane ve dümenlerinin,tulumba vemotorların bu usul ile aşınma ve paslanmasına mani olunabilecektir.Harp esnasında Amerikan donanması tarafından tekamül ettirlen bu usulde,madenin üstü,eritilmiş lastik ile kaplanmakta ve kauçuk demirle kaynatılarak soğuduktan sonra çelik gibi sertleşmektedir.
BATIP ÇIKAN ADALAR
***
Pasifik ve Hint okyanusundaki İngilizlr ait irili ufaklı adaların garip bir adeti vardır.Bu adalar bazen tamammen suyun dibine gömülürler.Suya batan adaların bazıları da zamanla tekrar dışarı çıkarlar.Bu sebepten İngiliz Müstemleke Ofisi adaları saymak bakımından hayli güçlük çekmektedir.Mesela London Daily Heard gazetesinin bildiriğine göre,Hint okyanusundaki Fon adası son günlerde gözden kaybolmuştur ve hala suların altındadır.Fakat aynı zamanda sulara gömülmüş olan Avocaire adası tekrar meydana çıkmıştır.Bundan başka PAsifikteki Tonga grup adaları iki defa haritadan silinmiştir ve tekrar meydana çıkmıştır.
NÖTRONLARIN TASNİFİ
***
Güney İngileteredeki Atom Enerjisi Araştırma Müessesesinde halen kullanılmakta olan yeni bir makinenin yardımıyle,elektri sarjlı aton zerrelerini saniyede 297.000 kilometrelik bir sürate ulaşttırmak mümkündür.Yeni makine aynı zamanda bol miktarda nötron da sağlamakta ise de makine bunları istihsal etmemektedir.Kuvvetli bir radyo vericisi 10 santimetrelik bir dalga uzunluğu üzerinde çalıştığı zaman elektronları hareketini hızlandıran elektirik dalgaları hasıl etmektedir.Yeni makine kısa fasılalarla muazzam enerji dalgaları hasıl etmekte ve böylece bu zerreleirn harekatı hızlanmaktadır.
ARAŞTIRMADERLEME ...........BETÜL UCA......‎12 ‎Kasım ‎2014 ‎Çarşamba...........18:59:38
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 7:45 am

Bu makalede,Bir Rus hapishanesinde,70 gün aç ve uykusuz bırakılan ve 141 defa sorguya çekilen bir Polonya'lının <> etmemek için çektiği mücadele tasvir edilmektedir.
LUBİNYA'DAKİ 141 DEFA SORGUYA ÇEKİLDİM
*******************
Zbinglev stilpukovski.lister İngiltere
Meslek itibari ile hukukççu olmama rağnem,2.Dünya Harbi esnasında,Poloya'da nazilerin alehinde çalışan ve hür bir Polonyalının kurulmasına taraftar olan en mühim teşkilatlardan birinin reisiydim.
Harpten sonrada Büyük Britanya ile diğer batılı devletlerin dostluğunu kazanmak için,onların müttefiki olan Ruslara yakınlık gösterdik.
Dolayısıyle bende şahsen Mareşal Zukaf'un bir konferansına iştirak etmem için yaptığıdaveti kabul etmekte bir mahzur görmedim.Fakat arkadaşlarımlakonferansun vuku bulacağı şehere gelince,meraşalin buradan hareket ettiğini öğrendik.Neden sonra bize,uçakla onun arkasından gideceğimiz bildirildi.Batıya uçacağımızı zannederken uçağın doğu istikametine dönmesi kaşısında afalladık.Mareşal Zukof'un bizi Moskova'da beklediğini söylemesi dahi bizi düşünceden kurtaramadı.
Moskovaya gelince bizi,Dışişleri Bakanlığı yerine muazzam bir mermer binaya götürdüler.Otomobilde yanımda oturan bir arkadaşım binayı görünce aldanarak < dedi.
Bu arkadaşımla son konuşmam oldu.Zira başımı kaldırınca,penceredeki parmaklıkları görmektegecikmedim.Burası meşhur Lubvanka hapishanesiydi.Bu hapishanede kaldığım 70 gün zarfında141 defa sorguya çekildim.Bu sorguların bazılarının,fazılası 15 saat sürdüğünü söylersem mübalağa etmiş sayılmam.
Bu sorgular esnasında Rus ajanları,Ruslara karşı türlü işlediğimi itiraf etmek için azami gayret gösterdiler.Fakat ben mahkeme huzurunda dahi suçsuz olduğumu ilan etmekten geri kalmadım.Buna rağmen dört ay hapse mahkum oldum.Mahkumiyet müddetini doldurduktan sonra,Polonyaya geçtimAylardan sonra da İngiltereye kaçabildim.
Ruslar,devamlı sorgularla beni,arkadaşlarıma ihanet etmeğe sexketmek istiyorlardı.Bu suretle de mahkeme huzurunda,şleri gelen Polonyalıların Rus düşmanı ve sabotajcı oldukları ispat edilecek ve Ruslar,Polonyanın başına kendi seçtikleri kimseleri getirmeğe hak kazanacaklardı.
Sağlam olarak mahkeme huzuruna çıkmamız istendiği için,işkence edilmedik.Bununla beraber,Ruslar,muhakeme edilmelerine lüzum olmıyan ehemmiyetsiz kimseleri,itiraf ettirmek için işkenceye başvurmağı adet edinmişlerdir.
Lubyanka'daki hücremde,eşya namına bir yatak,bir masa ve bir tek iskemle örtülü olduklarından ,hücrem pek az ışık alıyordu.Güneşi görmek için pencereye yaklaşmağa dahi iznim yoktu.Hücrem gece gündüzgöz kamaştırıcı ışık neşreden bir ampul tarafından aydınlatılıyordu.Yatağa yattığım vakit,ampulün ziyası tam gözlerimin içine giriyordu.
Bu ücrede 2gün kaldıktan sonra,komiserin karşısına çıkarıldım.Bu adam beni 70 gün zarfında 141 defa sorguya çekti.
Yanına gitmek için,koridorda ve merdivenlerde 10 dakikalık bir yolculuk yapmam icap ediyordu.Bana refakat eden dev gibi bir gardiyan,kollarımı sırtıma çevirerek sıkı sıkı kavramıştı.Koridorlarda kimseye rastlamamı için yol boyunca ağzımın içinde dilini şaklatıyordu.Kazara başkalarına rastladığımız vakit yüzüm duvara yapıştırılıyor ve diğer mahkum uzaklaşıncaya kadar bu vaziyette durmağa mecbur ediliyordum.
Sorguların ilk kısmında hakim sorduğu suallerle hayatım ailem zekam zayıf taraflarım,arzularım ve irade kuvetimhakkında bilgi edinmeye çalışıyordu.Bundan sonra vatanıma hizmet edebilmem için tekrara hüriyete kavuşmağa çalışmamgerektiği fikrini zihnimeaşılıyordu.Bundan sonra da beni nikbinliğin zirvesinden bedbinliğe sevetmek suretiyle zihni müvazenemi mahvetmeğe uğraşıyordu.
Birinci sorgu esnasında,hakim gayet nazik davranmıştı.Benimle 3 saat müddetle tatlı tatlı konuştu.Benim gibi bir kimsenin hapiste olmasından ötürü duyduğu hayeti belirttikten sonra hayatım ve ailem hakkında sualler sordu.
Ailemin harp esnasında Almanlar tarafından temerküz kampına sevk edildiğini ve o tarihten beri olnlardan haber alamadığımı söyldeim.Bu kısmen doğruydu.Yalnız 14 yaşındaki öğlumu,bir tanıdığın köydeki evine gizlediğimi ifşa etmedim.Hakim ona bazı ip uçları verdiğim takdirde uğlumu bulmama yardım edeceğini vaadetti.Sualerine kaçamaklı cevaplar verdim.
Sonradan,hakimin sahte samimiyetine inanmakla bazı arkadaşlarımın en büyük hata işlemiş olduklarını öğrendim.Kendilerine sorulan suallere,hüsnü niyetle cevap veren bu zavallılar,birkaç zaman sonra,sevdiklerinin bazı eşyalarını hakimin masasının üzeirnde görmekle,onların Rusların eline düştüğünü anlamışlardı.Bundan sonra da sevdiklerini kurtarmak azmiyle hakimin elinde oyuncak olmuşlardı.
Hakim,hayatımın her safhasını öğrenmeyi aklına koymuştu.Çocukluk hatıarlarım dünya siyseti üzerindeki fikirlerim hislerim hakkında türlü türlü sualler soruyordu.Bazende durmadan konuşmamı istiyordu. Bu suretlede zayıf taraflarımı öğrenmeye çalışıyordu.Bu usule başvurarak birçok arkadaşlarımın batıl itikatlara sahip olduğunu öğrenmişti.13 rakamını uğursuz sayan bir arkadaşımı,aynın 13 ünde 13 saat müddetçe soguya çekmeği adet edinmişti.Bu sayede onu telaşa düşürüp itirafa sevk edeceğini zannediyordu.
Rus hapishanesinde mahkumlar ilk 30 veya 40 sorgu esnasında her hangi bir şekilde suçlandırılmazlar.Sadece bitip tükenmeyen sualler soğuk,açlık,göz kamaştırıcı ışık ve bilhassa uykusuzlukla mukavemetlerinin kırılmasına çalışılır.
Soğuğa karşı koymak pek zor değildir.Fakat mahkum aç ve bilhassa uykusuz kalırsa,sıfırın birkaç derece üstünde hararetle biletitremesi işten değildir.
Gece yatarken elleirmi battaniyenin altına koyacak olsam,kapıdaki bir delikten beni gözetlemekte olan gardiyan,bunun yasak olduğunu bağırıdı.Soğuktan donan parmaklarım,uyumama mani olurdu.
Sabahleyin,2 dilim ekmek;öğlen,biraz su içine batırılmış 2 lahana yaprağı;akşamleyin de 2 kaşık çorba,bütün yiyeceğimi teşkil ediyordu.Bu yiyeceklerin taze ve lezzetli olması iştahımı büsbütün kamçılıyordu.
Hücremi gece,gündüz aydınlatan ampulun ışığı,gözlerimi fena halde kamaştırıyordu.Buna kaşı korunmak içi elimde hiçbir şey yoktu.Uykumun arasında başımıçevirecek olsam,gardiyan hücreye girip:<>siyordu.
Bütün mahrumiyetlerin içinde en zoru uykusuzluğa katlanmaktı.Gecenin 10 undan sabahın 10 una öğleden sonra 2 den 4e kadar uyumaya hakkımız vardı.Fakat her nedense hep bu saatlerde sorguya çekiliyorduk.Başka zamanlar oturur vaziyette uyuyacak olsam,gardiyan beni uyandırmayı ihmal etmiyordu.
Tasada uyumama mani oluyordu.Artık hakimin,hakikati öğrenmekdeğil,mukavemetimi kırmağa niyet ettiğini anlamıştım.Verdiğimcevapları da asla unutmamak icap ediyordu;zira 20-30 defa aynı sualle karşılaştığımoluyordu.
Altmış kadar sorguya katlandıktan sonra,kendi kendimin gölgesi haline girmiştim.İskorbit hastalığı da bana ızdırp veriyordu.
Bazen sorgu uzadıkça,kendimi kaybedip hakimin istediklerini itiraf edecek gibi oluyordum.Fakat talihim burada da imdadıma yetişiyor ve hakim beni hücreme göndermek için bu anı seçiyordu.
Sorgular fayda vermeyince hakim,beni,bazı arkadaşlarıma karşılaştırmak yoluna saptı.Bunların bazıları beni,birçok Rusları öldürtmüş olmakta itham edecek derecede ileri gidiyorlardı.Bu ithamlara,aylardır devameden sorguların,zihinlerini yıprattığını ileri sürmekle mukabele ediyordum.Günün birinde,bana bir takım iftiralarda bulanan bir arkadaşımda doğruyu söylediğimi itiraf etti.Bunun üzerine hakim,bu arkadaşımın önceki şahadetini kabul edip imza etmemi istedi.Reddettim.
140.sorgudan sonra,Nürenberg mahkemesinde Rusları,temsil eden General Rudenko'nun huzuruna çıkarıldım. O da itiraf etmemi tavsiye etti.Gene ayak diredim.
Birkaç gün sonra muhakememe başlandı.Kendi kendimin avukatlığını yapıyordum.MAsum olduğumu iddia etmeme rağmen,4 ay hapse mahkum oldum.
Mukavemetleri kıırılınca,işlemedikleri birsürü suçları itiraf eden birçok arkadaşımın akıbeti bu güne kadar meşhul kalmıştır.Bunlardan 5 ini ceza müddetleri 28 Martta bittiği halde onlar tekrar Polonya da görünmemişlerdir.Rusların, siyasi mahkumları,ne olursa ılsun serbest bırakmadıkları bilindikten sonra,buna şaşmamak lazımdır.
İki arkadaşımın da Moskova hapishanelerinde fena muammele ce işkence neticesinde öldüklerini sonradan öğrendim.MAreşal Zukov'un konferansına giden zavallıların arasından kaçıp kurtulmağa muvaffak olanlar bir ben bir de Baginski adlı birarkadaşımdı.
ARAŞTIRMA DERLEME....BETÜL UCA....‎14 ‎Kasım ‎2014....02:29:02
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 7:49 am

DENİZLERİN ESRARINI ÇÖZEN ŞİŞELER
**************
Tehlike ile karşılaşan denizciler,uzun asılardan beri,içine bir kağıt sıkıştırdıkları şişeleri denize salmaktadırlar.Bir kaç saatlik ömür, olan denizci,dalgaların,mesajının ancak yıllardan sonra insanların eline ulaştıracağını pek âla bilir.Fakat hayatının son anlarını tavsir etmek,kendisi için önüne geçilmez bir ihtiyaçtır.
Bugün şişeler,en mühim deniz akıntılarının istikamet ve hızını tayin için,ilmi maksatlarlada kullanılmaktadır.İngiltere,bu bakımdan başta gelmektedir.Kuzey atlantikteki İngiliz gemilerinden atılan şişeleri bulacak olanlara,onları vakit geçirmeden Hava Bakanlığına göndermelerini ve bulundukları mecki ve tarih hakkında doğru malumat vermelerini rica eden bir mesaj vardır.Maamafih ilmi maksatlarla denize atılan şişelerin bile ancak yıllar sonra ele geçtikleri vakidir.
Geçen yaz Murmansk sahilinde balık tutan bir Rus balıkçısı Amerikalı kâşif EVELYN BALDWİN'in 47 yıl önce dalgalara terk ettiği bir şişeyi bulmuştu.Şişenin içindeki mesajı anlıyamayan balıkçı,bunu derhal Murmansk'a götürmüş,oradaki ingilizce bilen tercumanlar,mesajın bir imdat işareti olduğunu meydana çıkarmışlardır.
Tabii,şişedeki mesaj bütün ehemmiyetini kaybetmişti.Zira,Baldwin'in kutupta kaybolduğu sanılan 24 haziran 1902 tarihinde yazılmıştı.Halbuki Balwsin çok geçmeden kurtulmuş ve neden sonra,1933 te New york'taki evinde vefat etmiştir.
16.asırda Dover'de sahile vuran bir şişenin içinden,önemli bir devlet sırrının çıkması,Kraliçe Elizabeth'i emniyet ettiği birini haber şişelerini açmağa memur etmeğe ve salahiyeti olmıyanların bu gibi şişeleri açmalarını ve içindekileri okumalarını menetmeğe sevketmişti.
Gene haber şişeleri sayesinde,1581 de kaybolan bir fransız gemisinin akibeti öğrenilebilmişti.İki Fransız gemisinin kaybolan gemiyi aramağa çıkmalarından 18 ay sonra,dalgalr,Atina civarındaki sahile bir şişe sürüklemişlerdi.Şişenin içinden çıkan mesajda,gemininbir fırtınaya yakalandığını ve batmak üzere olduğu bildiriliyordu.
1902 yılında iki ingiliz harp gemisi,kaybolan <>yolcu gemisini aramya çıkmış,fakat hiç bir ize rastlayamadan geri dönmüştü.İki haber şişesi ele geçmemiş olsaydı,muamma belki de hiç aydınlanamıyacaktı.<>un kaybolmasından 4 ay sonra,Nova Scotia sahillerinde bir şişe bulunmuştu.İçinde şu mesaj vardı:<>
Bu mesajın altında imza olması dolayısıyle,işin içinde sahtekarlık olduğuna ihtimal verilmişti.Bununla beraber 5 yıl sonra,ikinci bir şişenin bulunmasıyle,ilk mesajın doğruluğu anlaşılmıştı.Kuzey İrlanda sahilinde kumlara gömülü bulunan şişenin içindeki kağıttanyazıyordu.
Yapılan tatkikat neticesinde,ın son seferi esnasında,gemide Mc Fell adlı bir boyacının buluduğu anlaşıldı. Mc Fell'in annesi de kağıttaki yazıyı oğlununkine benzettiğini iddia etti.Bu muamma da bu şekilde aydınlandı.
Matsyama adlı birjapon denizcisinin mesajıda onun ölümünden 151 yıl sonra Matsyama,gemisiyle bir hazine adasına gittiğini,fakat geminin bir kasırga esnasında battığını bildiriyordu.Boş bir adaya düşen Matsyma ve 4 arkadalıda yavaş yavaş açlıktan ölmüştü.Fakat Matsyama,ölmeden evvel,macerasını küçük tahta parçalarının üzer,ne yazmış ve onları bir şişenin içine sokarak denize salıvermişt.
1784 de denize atılan bu şişe,1935 de dalgalar tarafından,Matsyama'nın dopduğu yer olan Hiratutemura'ya sürülmüştü.
16.000 tonlukvapuru,1909 yılının Temmuz ayı zarfında Durban ve Kap Şehri arasında kaybolmuştu.Aynı senede bulunan şişelerin,bir aralık gemi batarkenınmürettebatı tarafından denize atıldığı sanılmış,fakat sonradan sahte oldukları anlaşılmıştır.Zira şişelerin bu kadar kısa bir müddette Avustralya'ya ulaşmaları için,binlerce deniz mili gibi uzun birmesafeyi akıntılara karşı yol alarak kat etmeleri icap ederdi.
1827 de bulunan başka bir şişenin de sahte olduğundan şüphe edilmişti.Şişenin içinden çıkan mesajda >vapurunun 1925 yılının bir karanlık gecesi zatfında Biscaya körfesindebatışı tavsir ediliyordu.>le seyehat ednlerin kurutlma ihtimalleri yok olunca Mc Gregor adlı bir yolcu,bu mesajı yazarak yakınlarına veda etmişti.Şişe,in batmasından 18 ay sonra,Bahamaadaları sularında,bir yüzücü tarafından bulunmuştur.Şişenin,birsahtekar tarafından denizeatıldığına ihtimal verildiği bir sırada,adı geçen Mc George'nin kurtulmuş olduğu öğrenilmiştir.Bunun üzerine şişeMc George'a gönderilmiş;buzatda mesajın kendi tarafından yazıldığını itiraf etmişti.
1897 de balonla Kuzey Kutbunun üzerinden geçmeğe kalkışan İsviçreli KAşif Salamond Andree de Spitzberg'den hareketinen evvel,yanına bir miktar habercigüvercin ve şişe almıştı.Andre'nin kutup üzerinde kaybolmasından sonra,her 2 yılda bir,ondan bir
mesaj taşıyan birer şişe bulnmuştur.Andree'in 1937 ele geçen son mesajı kaşifin ölümünden 40 yıl sonra İnsanların eline ulaşmıştır.
Melborne önündeki bir gemiden denize atılan bir şişenin içerisinde,Artur Spears imzalı garip bir mektup vardı.İngilete'ninBrighton şehirnde Gloucseter Meydanındaki bir adrese gönderilen mektupta şöyle deniliyordu:> sahile vuran şişenin içindekimesaj sonradan posta ile Gloucester Meydanındaki adrese yollanmıştır.
******************************
Eskiler,felaketten bahsetmekten çekinirlerdi.
Şansızlığı yenmek için,imparator Ogüst yılda bir kere Roma sokaklarında dilencilik yapardı.
1782 yılında,cadılıkla ithamolunan bir kadın.Glamis'de idama mahkum olmuştu
Boulogne karagahında Napolyon,bir nöbetçi kulübesinin yakılmasını emretmişti.Bu hareketinin sebebi,buraya giren nöbetçilerin garip bir korkuya tutularak intihar etmeleriydi.
Birmanya'da bütün evler tekkatlıdır.Zira yerliler,üzerlerinde başkalarının yaşamasını uğursuzluk sayarlar.
ARAŞTIRMA VE DERLEME.............BETÜL UCA.....‎17 ‎Kasım ‎2014 ‎Pazartesi....22:24:07
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 7:51 am

DENİZLERİN ESRARINI ÇÖZEN ŞİŞELER
**************
Tehlike ile karşılaşan denizciler,uzun asılardan beri,içine bir kağıt sıkıştırdıkları şişeleri denize salmaktadırlar.Bir kaç saatlik ömür, olan denizci,dalgaların,mesajının ancak yıllardan sonra insanların eline ulaştıracağını pek âla bilir.Fakat hayatının son anlarını tavsir etmek,kendisi için önüne geçilmez bir ihtiyaçtır.
Bugün şişeler,en mühim deniz akıntılarının istikamet ve hızını tayin için,ilmi maksatlarlada kullanılmaktadır.İngiltere,bu bakımdan başta gelmektedir.Kuzey atlantikteki İngiliz gemilerinden atılan şişeleri bulacak olanlara,onları vakit geçirmeden Hava Bakanlığına göndermelerini ve bulundukları mecki ve tarih hakkında doğru malumat vermelerini rica eden bir mesaj vardır.Maamafih ilmi maksatlarla denize atılan şişelerin bile ancak yıllar sonra ele geçtikleri vakidir.
Geçen yaz Murmansk sahilinde balık tutan bir Rus balıkçısı Amerikalı kâşif EVELYN BALDWİN'in 47 yıl önce dalgalara terk ettiği bir şişeyi bulmuştu.Şişenin içindeki mesajı anlıyamayan balıkçı,bunu derhal Murmansk'a götürmüş,oradaki ingilizce bilen tercumanlar,mesajın bir imdat işareti olduğunu meydana çıkarmışlardır.
Tabii,şişedeki mesaj bütün ehemmiyetini kaybetmişti.Zira,Baldwin'in kutupta kaybolduğu sanılan 24 haziran 1902 tarihinde yazılmıştı.Halbuki Balwsin çok geçmeden kurtulmuş ve neden sonra,1933 te New york'taki evinde vefat etmiştir.
16.asırda Dover'de sahile vuran bir şişenin içinden,önemli bir devlet sırrının çıkması,Kraliçe Elizabeth'i emniyet ettiği birini haber şişelerini açmağa memur etmeğe ve salahiyeti olmıyanların bu gibi şişeleri açmalarını ve içindekileri okumalarını menetmeğe sevketmişti.
Gene haber şişeleri sayesinde,1581 de kaybolan bir fransız gemisinin akibeti öğrenilebilmişti.İki Fransız gemisinin kaybolan gemiyi aramağa çıkmalarından 18 ay sonra,dalgalr,Atina civarındaki sahile bir şişe sürüklemişlerdi.Şişenin içinden çıkan mesajda,gemininbir fırtınaya yakalandığını ve batmak üzere olduğu bildiriliyordu.
1902 yılında iki ingiliz harp gemisi,kaybolan <>yolcu gemisini aramya çıkmış,fakat hiç bir ize rastlayamadan geri dönmüştü.İki haber şişesi ele geçmemiş olsaydı,muamma belki de hiç aydınlanamıyacaktı.<>un kaybolmasından 4 ay sonra,Nova Scotia sahillerinde bir şişe bulunmuştu.İçinde şu mesaj vardı:<>
Bu mesajın altında imza olması dolayısıyle,işin içinde sahtekarlık olduğuna ihtimal verilmişti.Bununla beraber 5 yıl sonra,ikinci bir şişenin bulunmasıyle,ilk mesajın doğruluğu anlaşılmıştı.Kuzey İrlanda sahilinde kumlara gömülü bulunan şişenin içindeki kağıttanyazıyordu.
Yapılan tatkikat neticesinde,ın son seferi esnasında,gemide Mc Fell adlı bir boyacının buluduğu anlaşıldı. Mc Fell'in annesi de kağıttaki yazıyı oğlununkine benzettiğini iddia etti.Bu muamma da bu şekilde aydınlandı.
Matsyama adlı birjapon denizcisinin mesajıda onun ölümünden 151 yıl sonra Matsyama,gemisiyle bir hazine adasına gittiğini,fakat geminin bir kasırga esnasında battığını bildiriyordu.Boş bir adaya düşen Matsyma ve 4 arkadalıda yavaş yavaş açlıktan ölmüştü.Fakat Matsyama,ölmeden evvel,macerasını küçük tahta parçalarının üzer,ne yazmış ve onları bir şişenin içine sokarak denize salıvermişt.
1784 de denize atılan bu şişe,1935 de dalgalar tarafından,Matsyama'nın dopduğu yer olan Hiratutemura'ya sürülmüştü.
16.000 tonlukvapuru,1909 yılının Temmuz ayı zarfında Durban ve Kap Şehri arasında kaybolmuştu.Aynı senede bulunan şişelerin,bir aralık gemi batarkenınmürettebatı tarafından denize atıldığı sanılmış,fakat sonradan sahte oldukları anlaşılmıştır.Zira şişelerin bu kadar kısa bir müddette Avustralya'ya ulaşmaları için,binlerce deniz mili gibi uzun birmesafeyi akıntılara karşı yol alarak kat etmeleri icap ederdi.
1827 de bulunan başka bir şişenin de sahte olduğundan şüphe edilmişti.Şişenin içinden çıkan mesajda >vapurunun 1925 yılının bir karanlık gecesi zatfında Biscaya körfesindebatışı tavsir ediliyordu.>le seyehat ednlerin kurutlma ihtimalleri yok olunca Mc Gregor adlı bir yolcu,bu mesajı yazarak yakınlarına veda etmişti.Şişe,in batmasından 18 ay sonra,Bahamaadaları sularında,bir yüzücü tarafından bulunmuştur.Şişenin,birsahtekar tarafından denizeatıldığına ihtimal verildiği bir sırada,adı geçen Mc George'nin kurtulmuş olduğu öğrenilmiştir.Bunun üzerine şişeMc George'a gönderilmiş;buzatda mesajın kendi tarafından yazıldığını itiraf etmişti.
1897 de balonla Kuzey Kutbunun üzerinden geçmeğe kalkışan İsviçreli KAşif Salamond Andree de Spitzberg'den hareketinen evvel,yanına bir miktar habercigüvercin ve şişe almıştı.Andre'nin kutup üzerinde kaybolmasından sonra,her 2 yılda bir,ondan bir
mesaj taşıyan birer şişe bulnmuştur.Andree'in 1937 ele geçen son mesajı kaşifin ölümünden 40 yıl sonra İnsanların eline ulaşmıştır.
Melborne önündeki bir gemiden denize atılan bir şişenin içerisinde,Artur Spears imzalı garip bir mektup vardı.İngilete'ninBrighton şehirnde Gloucseter Meydanındaki bir adrese gönderilen mektupta şöyle deniliyordu:> sahile vuran şişenin içindekimesaj sonradan posta ile Gloucester Meydanındaki adrese yollanmıştır.
******************************
Eskiler,felaketten bahsetmekten çekinirlerdi.
Şansızlığı yenmek için,imparator Ogüst yılda bir kere Roma sokaklarında dilencilik yapardı.
1782 yılında,cadılıkla ithamolunan bir kadın.Glamis'de idama mahkum olmuştu
Boulogne karagahında Napolyon,bir nöbetçi kulübesinin yakılmasını emretmişti.Bu hareketinin sebebi,buraya giren nöbetçilerin garip bir korkuya tutularak intihar etmeleriydi.
Birmanya'da bütün evler tekkatlıdır.Zira yerliler,üzerlerinde başkalarının yaşamasını uğursuzluk sayarlar.
ARAŞTIRMA VE DERLEME.............BETÜL UCA.....‎17 ‎Kasım ‎2014 ‎Pazartesi....22:24:07
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 7:55 am

EDEBİ OLARAK YAŞAMANIN YOLU
---------------------------------------------
LUCAS D.CLAY THİS WEEK.AMERİKA
***
ÖLDÜĞÜ ZAMAN BİRKAÇ ÇOCUK BIRAKAN ADAM ÖLMEMİŞ SAYILIR.
-----------
Hayatta hiç bir kimse hiç bir zaman bütün ümit ve arzularını yerine getiremez.Hepimiz geriye doğru baktığımız zaman,daha mesut bir dünya nizamının kurulması hususunda kendimze düşen vazifeyi tamamen başaramadığımızı görürüz.Fakat bizimsoyumuz topumuz ve hattahayatımız bile çocuklarımız ve torunlarımız vasıtasıyle devam ettiği için bu bakımdan telaşlanmaya lüzıum yoktur.Zira biz istikbali çocuklarımız vasıtasıyle sağlarız.Onlardan kendi yaptığımız hataları tesbih etmelerini isteriz.Bizim gerçekletirmeğe muvaffak olamadığımız ümit ve idealler de onların gayreti ile tahakkuk eder.
Bugün biz huzursuzluk ve kargaşalık içinde kıvranan bir dünyada yaşıyoruzİnsanlar sulh ve huzuru temin etmek için elbirliği ile çalışmalıdır.Fakat bu bakımdan tam bir muvaffakiyet gösterilmese bile istikbale,ümit ve iyimserlikle bakabiliriz.Zira bütün ümidimiz bizim başladığımız ve gerçekleştiremediğimiz bir çok şeylerin çocuklarımız tarafından başarılmasıdır.Belki çocuklarımız kendi çocuklarının birsulh ve huzur dünyasında yaşamasını sağlayabilirlirler.
Şimdiki dünya vaziyeti hakkında birçok şeyler söylenmektedir.Bazı kimseler de buna çare aramaktadır.Fakat bizimgibilerinde kendilerine düşen vazifeyi yapmaları için yüksek mevkiler işgal etmeleri lazım değildir.İyi bir vatandaş iyi bir komşu ve hepsinden mühimi iyi bir aile reisi olan kimse vazifesini yapmış demektir.
DERLEME ARAŞTIRMA..........BETÜL UCA....‎17 ‎Kasım ‎2014 ‎Pazartesi,,,,,,,,,22:51:23
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 7:59 am

TIP DÜNYASINDAN HABERLER
YENİ BİR VEREM AŞISI
Güneş şualarının veremi tedavi etmek hususunda faydalı olduğu eskiden beri biliniyordu.Bu yoldan yürüryen doktorlar vereme karşı yeni bir silah keşfetmişlerdir.Bahsedilen silah yeni bir aşıdan ibarettir.Fakat buaşı,ölü verem miktoplarından yapıldığı için BCG veremaşısına benzememektedir.Halbu ki bugün kullanılmaktaolan BCG aşısı kuvveti adamakıllı azaltılmış canlı verem mikroplarından yapılmaktadır.
Şimdiye kadar kullanılmaktaolan aşılar kuvveti azaltılmış veremmikroplarından yapıldığına ggöre,bir çok doktorlar BCG yi hastalara tatbike tereddüt etmekteydiler.Zira aşının hazırlanmasında en küçü bir dikkatsizlik veya aşılanın vücudunda mikropların aksine tesir yapması,vereme yakalanmassına ssebep oluyordu.Bundan başka BCG,yapıldıktan sonra ancak birkaçgün müddetle tesirini muhafaza edebilmektedir.Bütün bunlar BSG nin mahzurlarını teşkil etmektedir.
Yeni aşıda ise,hastanın,ciğerlerinden alınan mikroplar sun'i ültraviyole şuaları ile öldürüldüğü için,hiç bir tehlike mevcut değildir.Domuzlar üzerinde bu aşı ile yapılan tercümeler,bunun BCG aşısından daha kuvvetli ve tehlikesiz olduğunu göstermiştir.
Henüz ismi bile konmamış olan yeni aşı aylarca tesirirnir muhafaza etmekte ve tam bir emniyet arzetmektedir.
DİZANTERİYİ TEDAVİ EDEN YENİ BİR İLAÇ
Son zamanlara kadar düzanteriye karşı iki sulfa ilacı kullanılıyordu.Fakat New ,york'taki bir hastanenin doktorları geçenlerde üç sulha'nın bir araya getirilmsindenhasıl olan yeni bir sulfa ilacının dizanteriyi tamamen ettiğini açıklamıştır.Bu üçlü sulfa,müsavi müktarda sulfadiazine,sulfamerazine,sulfacetiminde den müteşekkildir.Üçlü sulf bir hafta müddetle 24 çocuk üzerinde tercübe edilmiş ve bunların 20 sini dizanteriden kurtarmıştır.Halbu ki yalnız sülfadiazine 27 dizanterili çocuktan yalnız 11 ini iyi etmişti.
ATLET AYAĞI MİKROBUNU ÖLDÜREN YENİ BİR TEKNİK
Birleşik Amerikada atlet ayağı ismiverilen mikrobun sebebiyet verdiği iltihabı tedavi eden anti-histamine terkibi sunileştirilmiştir.Bildirildiğine göre,cilde tatbik edilen bu terkip birkaç gün zarfında iltihabı geçirmektedir.İlk olarak atlet ayağı mikrobunun sebebiyet verdiği iltihaptan ciddi surette muzdarip olan 12 hastaya anti-histamine terkibi tatbik edilmiştir.Bu hastaların tamamiyle iyileşip iyileşmedikleri veya iltihabın muvakkaten kaybolup kaybolmadığını tesbitetmek için bir müddet daha beklemek icap etmektedir.Tedavi müsbet bir netice verdiği takdirde,atlet ayağı mikrobuna karşı yeni bir silah elde edilmiş olacaktır.
DERLEMEVE DÜZENLEMEARAŞTIRMA YAZMA:...........BETÜL UCA....‎24 ‎Kasım ‎2014 ‎Pazartesi........19:22:05
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 8:05 am

LANDRU'NUN KANLI AŞKLARI
**********************
Onu takip ettiğim ve muhakemesinde hazır bulunduğum için,Landru'yu pek çok kimseden daha iyi tanırdım.
Bu kısa boylu,kendini beğenmiş adamın zamanımızın en korkunç ve en esrarlı canisi olduğuna şüphe yoktur.Yakalandığı zaman muhakemesinin tafsilatı,dünyanın her köşesinde alaka uyandırmıştır.
Landru,10 kadın ve bir erkeği öldürmüş olmakla itham edildiği halde,hiç kimse .ıkıpta alehinde şahadette bulunmamıştı.Landru'nun muhakemesi esnasında takındığı tavır,herkesi hayrete düşürmüştü.Soğukkanlılığını hiç kaybetmemişti.Hatta giderkenki sakin hali,birçok kimseleri,onun bir yanlışlığın kurbanı olduğuna inanmağa sevketmişti.
Landru,dörtbuçuk yıl zarfında 273 ayrı kadınla münasebet tesis etmişti.Fakat muhakemesi esnasında,bunların hiçbiri ortaya çıkıp alehinde söz sarfetmemişlerdi.
Bir, iki kadın,Landru'nun kendilerini dolandırdığını ileri sürmüşlerse de hepsi onun gayet nazik,sabırlı vecana yakın bir insan olduğunda mutabıktılar.
Bu vaziyet karşısında,Landru,hatıra defterinde,hergünkü hayatının hususiyetlerinin ve elde ettiği servetleri nasıl kullandığının yazılı olduğu sahifelere dayanılarak mahkum edilmiştir.
Landru;kısa boylu saçsızve siyahlı sakallı ellilik bir adamdı.Görünüş itibari ile hergün Paris sokaklarındagörülen,orta tabakaya mensup binlerce fransızdan farksızdı.Ancak orta tahsili görmüştü.Hali etvarı ve konuşması da aleladeydi.
İşte bu beş yıl zarfında,Kazanova'nın bütün hayatı müddetince yaptığından daha fazla kadın ayartan Landru'nun görünürdeki hususiyetleri bunlardan ibaretti.
İstismarına uğruyan kadınların çoğu,isteye isteye onun tuzağına düşmüşlerdi.Hemen hepsi orta yaşlı,çirkince ve yalnızlıktan bıkan mahluklardı.Bu yüzden evlenerek mesut biryuva kurmağa hevesli görünen <>bir zatın iltifatlarına ve cazibesine kapılacakları gayet tabiiydi.
LAndru'nun muhakemesine,tevfinden ancak 2 yıl sonra başlanabilmişti.Herhangi bir itamda bulunmadan evvel,mahuthatıra defterinde okuduğumuz her ismin sahibi hakkında tahkikat yapmak zorundaydık.Tahkikatın ilk safhalarında,ancak 10,11 kişinin ortadan kaybolduğunu biliyorduk.Bunların bazı eşyalarını,Landrunun kurbanlarından aşırdığı malları saklamak için kiraladığı kasalarda bulmakla beraber,onların öldüğüne de tamamamıyle emin değildik.
Hatıra defterinde adları geçen 273 kadından ancak 100 ünü bulabildik bunların birçoğu,mahkum ile olan münasebetlerini bizzat itiraf etmek için,bize müracat etmişlerdi.
Kadınların çoğu 4 yıl zarfında,kısa veya uzunca bir müddet için,LAndrunun metresliğini yapmışlardı.
Tahkikat ilerledikçe Landruya kaşı duyduğum alakanın artmakta olduğunu hissediyordum.Lekesiz bir maziye sahip bulunan ve mesut bir aile yuvası kurmak isteyen garip adam acaba neden bu cürüm hayatına atılmıştı?
1859 yılında Pariste doğan Henri Desire Landru,orta halli bir ailenin çocuğuydu.Ateşçi olan babası ve terzilik yapan annesi,cemiyetteki mevkilerine göre oldukça kültürlü kimselerdi.
Landru 29 yaşına kadar gayet temiz bir hayat sürmüştü.Çocukken din derslerine devam ettiği gibi orta mektebe de gitmişti.
16 yaşında iken kilisede tanıştığı Marie Remy adlı kıza deli gibi aşık oldu.Bu kızdan bir çocuğu olan Landru,5 yıl sonra sevgilisiyle evlenince,çocuğa adını vermeği de ihmal etmedi.
Landru,17 ile 20 yaş arasında bir mimarın yanında taslak ressamlığı yaptıktan sonra askere gitti.Askerlik hayatında da muvaffak olan genç adam,terhis edildiği vakit,her erin erişemediği çavuş rütbesine yükselmişti.Yaratıcı bir karakttere sahip olduğundan,askerden döndükten sonra küçük bir bisiklet fabrikası kurdu;hatta motorlü bir bisikletin planlarını bile hazrıladı.
1900 yılında fabrikası batınca,Landru,hırsızlık ve sahtekarlık hayatına atıldı.Halbu ki o zamana kadar parlak çalışkan ve zeki bir genç olarak görülmüştü.
1900 ile 1914 yılları arasında müteaddit defalar hapse girip çıkan Landru,son olarak gaybımda hapse mahkum edildi.Senelerden sonra,bu mahkumiyeti çekmemek için sık sık ad değiştireiğini söylemiştir.
İki yıl sonra Landru,karısını ve çocuklarını Clichy civarındaki bir eve yerleştirmesini müteakip onları terk etti.Yalnız hatıra defterinden de anlaşıldığı gibi,onlara muntazam para gönderiyordu.
Bu hatıra defterini tetkik etmem neticesinde,Henri Landru'nun en ufak masraflarını bile kaydetmeyi ihmal etmediği neticesine vardım.Gündelik gazetesi için ne kadar para sarfettiği bile deftere kayırlıydı.
Hatt kurbanlarından BN.IAUME'LA birgün kilisede iken,fakirler için verdiği bir,iki kuruşu bile deftere geçirmişti.
Landru,gayet tezatlı bir karaktere sahipti.Tahsilli olmamasına rağmen,cahil değildi;hafızasının kuvveti ve intizamlılığı da dikkate değerdi.Birçoğumuzun,onun çift şahsiyetli bir insan olduğuna inanıyorduk.
Sonra kadınları nasıl cwzbettiğine de bir türlü akıl erdiremiyorduk.Bünyesininkuvveti ve gözleri ile kadınların üzerinde unutulmaz bir tesir bıraktığını rivayet edenler vardı.
Landru'nun ilk cinayetini,Fransanın en karışık devrelerinden biriolan 1915 te işlediği tahmin edilmektedir.5yıl müddetle Şeytan Adasında sürgün olmağa mahkum edilen LAndru,bu sıralarda kaçak olarak dolaşıyordu.1.Dünya Harbi esnasında vatan vazifesini yapmaktan muvaffak olmuştur.Gerek adalet,gerekse de askeri şubeler tarafından aranan Landrunun,bunca sene sakaliyle Paris sokaklarını nasıl dolaştığı bir muammadır.
Landeunun cinayet hayatı şöyle başlamıştır
1914 yılının tatlı bir bahar sabahı,Landru,Luxembourg bahçelerinde gezinirken Bn Cuchet adlı kendi yaşlarında b ir dulla tanışmıştı.
Bn Cuchet terzilik,yapıyordu.Bankada biraz parası olduğundan ve oğlu 17 yaşındaki Andre,bir dükkanda çalıştığından,hali vakti yerinde bir kadın sayılırdı.Kadınların birçoğu gibi,tek başına yaşamak istemiyen BN Cuchet'in,Ramond Diard adı altında tanıdığı Landru'ya kapılması zor olmadı.Kadın,bilhassa Landrunun tatlı konuşmasının ve nazik hareketlerinin hayranıydı.
Bn Cuchet'i,parasını kendi hesabına geçirmeğe ikna eden Landru çok geçmeden bu kadınla yaşamağa başladı.Evlenmeğe karar verdikleri halde,bunun için bir tarih tesbit etmemişlerdi.Harp başlayınca Landru kadının bütün ğarasını yanına alarak ortadan kayboldu,arkasında yalnız büyükçe bir çatal bıçak mahfazı bırakmıştı.
Bir aralık parasız kalan Bn Cuchet,kutuyu açmak zorunda kalınca,bunun,Landrunun evli ve 5 çocuk sahibi olduğunu ispat eden kâğıtlar ve muhtelif kadınlar tarafından yazılmış aşk mektupları ile dolu olduğunu gördü.
Fena halde hiddetlenen Bn Cuchet,landrunun kutuda bulduğu adresine bir tehdit mektubu yazdı.Kadının kendisini polise ihbar edeceğinden korkan Landru çok geçmeden ona döndü.Kendine has cazip tavrıyle aşk mektuplarını izah ettikten sonra,Bn cuchet'ye karısından boşanacağını söyledi.Sevgilisine kanan dul,onunla,Vernouillet kasabasında kiralamış olduğu villaya taşınmağa razı oldu.
Bu tarihten sonra Bn.Cuchet ile oğlunu bir daha gören olmadı.Evinde ve bahçesinde hiç bir ceset bulunmadığından,Landrunun bu iki kurbanını nasıl yok ettiğini meşgul kalmıştır.Yalnız komşular,Bay Diardının arada sırada bahçede çöp yakmak âdetinde olduğuna dair şahtdette bulunuşlardı.
Vermouillet'deki ev artık,Landrunun istikbale ait planlarının tahakkuk ettirebilmesi için müsait değildi.Bununla beraber LAndru,bu evi teretmeden evvel,buraya iki kadın daha celbetmeği başarabildi.Bunların da bn cuchet ve oğlu ile aynı akıbete uğradıklarına muhakkak gözüyle bakılmaktadır.LAndru,ancak 4 yıl sonra,yani 1919 da tevkif edildiğine göre,tahkikat zamanına varıncaya kadar,cesetlerden hiçbir iz kalmamasına şaşmamak lazımdır.
1915 Yılı zarfında Landru,akibetlerini önceden tayin ettiği bir sürü kadınla tanışmıştı.
Landru cinayetlerinin garip bir tarafı da bu korkunç katilin, bunca senelik emeğine mukabil gayet cüzî miktarda bir para elde etmiş olmasıdır.Hakikaten 4 yıl zarfında kazancı 1,750 doları geçmemişti.Halbuki bazı günler 7-8 kadınla birden buluştuğu oluyordu.
larının bir kısmıyle sokakta tanışmıştı.Tatlı bir lisanla onlara,niyetlerinin ciddiliğinden bahsederdi.Bu ellilik adam,30 yıllık bir çamaşırcı kadını,ellerinin zarif olduğuna inandıracak derecede tatlı bir dile sahipti.
Landrunun kurbanlarını ele geçirmek için başvurduğu en parlak usul gazeteye ilan vermekti.İlanlardan biri şöyleydi:
Yılda 4000 frank kazanan,ayrıca bankada biraz parası bulunan 47 yaşlarında bir bay,evlenmek üzere aynı yaşlarda bir bayanla tanışmak istemektedir.Bayanın zengin olmasına lüzum yoktur;yalnız kocasıyla Paristen ayrılmağa razı olması şarttır.Mutavassıta ihtiyaç yoktur.
PAris gazetelerinde bu ilanların türleri intişar ettiğinden,Landeunun ilanı,pois müdüriyetinin nazarı dikkatini celbetmemişti.Bu ilana sürü ile cevap geldiğine dair,hatıra defterinde birçok işaretlere rastladığımı ilavey hacet yoktur sanırım.
Aynı defterde,bu namzetlerin değerlerinin bir ifadesi olan R:ST;SS;F;SF;gibi işaretler vardı.Bunların hususi serveti varsa<Çalışıyor,Ailesi var,Kİmsesiz>gibi manalara geldiklerini anlamakta güçlük çekmedik.
Landru,bir kurbanıyle tanıştıktan kısa bir zaman sonra onu,mallarını kendi adına geçirmeğe ve Pariscivarındaki birvillaya taşınmağa ikna ederdi.Mali meseleler halledilir halledilmez de kurbanlarını Gambaisdeki villaya götürürdü.
Bu maceraların bütün tafsilatı,hatıra defterinde kayıtlı idi.Fakat zavallı kadınların nasıl katlettiğine dair yanındaki bazı işaretler,buismin yanındaki bazı işaretler,bu isimdeki kadınları ölüm tarihi ve saatini bildiriyordu.
Gambais,en yakın tren istasyonundan 4 mil uzakta küçük bir köydü.Evin kendisi ise köyden en az 800 yarda uzakta ve tek başınaydı.Bahçe duvarının öbür yanında bir mezarlık vardı.Ozamanlar tren servisi de gayet bozuk olduğundan,ancak atlı bir otobüs evin yakınlarına kadar gelebiliyordu.
Gambais'deki villaya ilk ve son defa olarak gelen kurbanların hislerini hayalimde canlandırabiliyorum.Güzel bir villa yerine,mezarlık yanında duran esrarengiz aşıkları ile karşılasınca,neşelerinin kaçtığını görür gibi oluyorum.
Bölgedeki tahkikatım sırasında,LAndrunun bkurbanlarının cesetlerini nasıl yok ettiğini araştırmaya koyulmuştum.Köylülker villanın damındaki madeni bacadan müteaddit defalar pis gibi dumanların çıktığını gördüklerini söylemişlerdi.Mutfak sobasındaki külleri karştırıken tesadüf etiğim kemik parçalarını ve dişleri müteasıslara gösterdim.Bunların insana ait oldukları muhakkak olmakla beraber,teşhis edilemiyecek derecede yanmışlar ve şekillerini kaybetmişlerdi..
Landrunun kurbanlarına ait olduğu tesbit edilen 3 köpeğin iskeletlerini bulduğumuz bir saman yığının içinde de bu nevi kemik ve diş parçalarına tesadüf ettik.
Ben,Landrunun kurbanlarını,ince bir telle boğduğu kanatindeyim.Ekseriya kuvvetli kadnlarla uğraşmak zorunda olduğundan,onları evvela uyuşturduğu büyük bir ihtimal dahilindedir.Esasen evde muhtelif zehirlerden bahseden bir kitap da bulmuştuk.
Evin civarındaki ormanın her köşesini taramamıza ragmen,hiç bir ceset bulamayınca,kurbanların mutlaka evde yokedilmiş olduklarına inanç getirdik.Landru'nın bu sıralarda birkaç testere satın almış oldğunu öğrenmemiz,bu kanaatimizi kuvvetlendirdi.Kendisini bu hususta sorguya çektiğim vakit,bu kadar testereyi ne diye aldığını bir türlü izah edemedi.Evin mahzeninde bulduğumuz 1,80m boyundaki geniş mermer ise bir cesedi parçalamak isteyenin pek ala işine yarayabilirdi.
Bu kadar cesedin,mutfak sobasında nasıl olup da kül haline gelebildiğine akıl erdiremiyorduk.Sobanın kuvvetli bir cereyan temin eden bir bacası vardı.Gambais'ye kadar gelen bir arabacıdan da landru'nun evine,çuval çuval kömür getirdiğini öğrenmiştik.
Bu bilgilere istinaden bir tecrübe yapmağa karar vedik.Sobayı kömürle doldurduktan sonra içine,bütün bir koyun başı ve bacağı koyduk.Başını kül haline gelmesi için bir saat bir çeyrek kafi geldi.Geriye ancak şekilleri bozulmamamış dişler kalmıştı.Yüksek bacanın temin etiği cereyanın,cesetlerin tamamıyle yanmasına yardım ettiği neticesine vardık.
Versailles MAhkemesindeki muhakemesi esnasında Landru,Paris'in en tercübeli avukatlarından MORO Giafteri tarafından müdafa ediliyordu.
Mahkumun,mahkeme esnasındaki hareketleri de cinayetleri kadar alaka ıyandırmıştı.Delillerin hatıra defterinden okuduğumuz satırlarından ibaret olduğunu soğukkanlıklılığını kaybetmediğini görenler hayretler içinde kalmıştı.
LAndru,on kadın ve bir çocuk öldürmüş olmakla itham ediliyordu.
Hatıra defterindeki kayıtlar,her bir cinayetin işlenmesinden evvel,LAndrunun evvela Vernouillet'ye sonra Gambais'ye bir gidiş-geliş birde sade gidiş bileti aldığını gösteriyordu.Biraz aşağıda kurbanın ölüm tarihi ve Landrunun bu cinayetten edindiği kazanç bildiriliyordu.Landur'nun kazancının öldüğü sanılan kadınların servetinin miktarına uymasıda haklı olduğunu gösteriyordu.
Gambais'nin mavi sakalının idam edildiğini görmek için binlerce insan,PAristen Versaille gelmişti.Cellat ve yardımcıları araba ile giyotinin durduğu meydana giderlerken,saatlerden beri karanlıkta ve soğukta bekleşen halk heyecandan titriyordu.Giyotin muayene edildikten sonra,celladın yardımcıları,başın düşeceği sepeti ve başın konulacağı tabutu getirdiler.
Birkaç dakika sonra hapishaneden çıkarılan Landru muhafızların refakatşnde giyotine götürüldü.Yarı karanlıkta yüzünün solgun olduğu görülüyordu.
Bir dakika sonra giyotinin bıçağı LAndrunun boynunun üzerine düşüyordu.LAndrunun cesedi hapishane arabasına yüklenirke utanma ve pişmanlık duyguları içinde çırpınan seyirciler dağılıyorlardı.
ARAŞTIRMA DERLEME........BETÜL UCA...........‎08 ‎Aralık ‎2014 ‎Pazartesi....02:46:07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 8:06 am

ATOM CASUSLARINI YENEN KADIN ‎09 ‎Aralık ‎2014......01:36:47
******************************
Tony Smith,Coronet/Amerika
1937 de Katherina Puening adlı bir Amerikan kızı,kocasına kavuşmak üzere Avrupa'ya hareket etmişti.Fakat kocasını sağ olarak görmemesi muktadirdi.Kendisini karşılayan Amerikan subayı,kocasının İspana Dahili Harbinde,Faşistlere karşı çarpışırken öldüğünü söyledi.
Bu hadise sonradan,Sovyet casuslarını Amerikan Atom sırlarını ele geçirmesi yolunda,Moskova'nın çevireceği entrikalara vesile olacaktı.
Fakat o anda,hâdise,yalnız Amerika'dan gelen esmer kıza tesir etmiş görünüyordu.Kocasını kaybetmenin acısı yetişmiyormuş gibi,yabancı bir memlekette parasız ve arkadaşsız kalmıştı.
Kendisini karşılayan subaydan başka dönecek kimsesi yoktu.Bu zat,İspanya Dahili Harbinde koministlere yardım etmeğe koşan Amerikalı idealistlerden biri değildi.Amerikaya bağlı görünmesine rağmen,Moskova hesabına çalışan bir vatan haini idi.Yugoslavya'da doğmuş olan azılı kominist,16 yaşındayken sahte bir pasaportla Amerikaya gelmişti.Amerikan hükümeti onun suçunu affetmiş ve onu Amerikan Tebalığına kabul etmişti.Sonradan Albaylığa kadar yükselen kominist ajanı,İspanya harbine iştirak etmeden evvelaylarca Moskovada kalmış ve Moskovanın Lenin enstitüsünde,casusuluk vazifesi için talim görmüştü..
KAtherina Puening kendisiyle taıştığı vakit,Albay,casususluk,sabotaj ve propaganda sahalarındda mütehassıs kesilmişti.
KAyherina'in,albayın hakiki karakterini bilmediği belli değilse de onun yardımını reddedemiyeceği muhakkaktı.Nitekim KAtherina'e maddi yardımda bulunup,onu İspanyadaki kargaşalıktan kurtaran ve Amerikaya yollayan da albay oldu.
Vatanına kavuşan Katherina,albaya karşı derin minnettarlık hissi besliyordu.Tabii meslek itibari ile biyolog olan bu idealist genç kadının,albayın,olayları Moskovadaki amirlerine bildirdiğinden haberi yoktu.Bu malumat,ileride kullanılmak üzere gizli dosyalara yerleştirilmişti.Katherina Puening,meselenin vahamentini ancak ileride anlayacaktı.
Amerika'ya dönünce genç bilolog,kendini bütün bütün ilime verdi.Kalşforniya üniversitesinde çalışırken,dünyanın en meşhur fen adamları ile tanıştı.Bunların arasında,teorik fizik sahasındaki çalışmalarıyle,fen aleminin alakasını uyandıran J.Robert Openheimer adlı genç bir alim de vardı.
KAtherine Puening,1940 yılında Robert Oppenheimer'le evlendi.Tabii o vakitler,5 yıl sonra Oppenheimer'in dünyaca meşhur olacağını ve... Bay Atom Bombası ...lakabıyla anılacağını ikiside bilmiyordu.Hakikate, Hiroşima ve Nagasaki üzerinde atom bombalarının patlamasından herkesten fazla Dr.Oppenheimer mesuldür.
Bugün Dr Oppenheimer,bütün dünya tarafından tanınmakla beraber,karısının,vatanı uğrunda giriştiği manevi mücadele pek az kimse tarafından bilinmektedir.
Başkan Roosevelt'in atom bombasının imalı uğrunda 2 milyon dolay feda etmeğe karar verdiği sıralarda,Albert Einstein ve Enrico Fermi gibi dünyaca meşhur alimler,Amerika'nın Almanya'yı atom yarışında geriye bırakacağını ileri sürerken,Dr Oppenheimer'e,bu tasavvuru gerçekleştirecek adam nazarıyle bakıyorlardı.
İlk atom bombasının tamamlandığı Los Alamos atom tesisinin inşası kararlaşınca,Robert Oppenheimer'in,buranın müdürlüğüne getirilmesi düşünüldü.Fakat askeri makamların yaptıkları tahkikat neticesinde,Oppenheimer'in koministlerle ilgisi meydana çıktı.
Robert Oppenheimer'in vaktiyle MArksizm'e karşı bir temayül beslediği ve birçok koministlerle dost olduğu;kardeşi Frank'ın ise kominist partisinin üyesi olduğu biliniyordu.Katherine'invilk kocasının da İspanya da,koministlerin safında çarpışırken öldüğü malumdu.
Amerika'daki Atom araştırmalarını idare eden Manhattan projesinin idare reislerinden General Grovers,Oppenheimer'le uzun uzun görüştü.Bu mülakatlar esnasında,Oppenheimer,vaktiyle koministlerle dost olduğunu ve kominizme temayül beslediğini itiraf etmekle beraber,eski siyaseyi fikirlerinin artık kendisine gülünç geldiğini iler sürdü.
Görüşmeler sona erince,Groves,genç alimin itimada layık olduğunda karar kıldı.Esasen bütün Amerikada Los Alamos'taki çalışmalara riyaset edebilecek ehliyette biricik fizikçi Oppernheimer'di
Atom araştırmaları gayet gizli tutulmaklaberaber,Sovyet ajanşarı,meseleden haberdar olmakta gecikmediler.Çok geçmeden Oppenheimerin Berkeleydeki laboratuvarları ,Sovyet casus teşkilatının hedefi oldu.Esasen Amerikadaki Sovyet ajanlarını idare eden Washingtondaki sefarethane,Berkeleyde çalışan genç fizikçilerden birçoğunun kominizme sempati besliyen kimseler olduklarını,hatta birkaçının kominist partisine bağlı bulunduğunu dahi biliyordu.
1942 yılının sonlarına doğru,Komitern,Berkeleye Amerikan Mukabil Casus Teşkilatının pek iyi tanıdığı bir ajan gönderdi.Nelson,Berkeleydeki casusuluğu başarabilecek ehliyette bir adam değildi.Açıktan açığa kominist olan Nelson,Amerikadaki Polonyalılar,Çekoslovaklar ve Slovenlerin arasında ihtilalci gurplar kurmaktaki ustalığı ile tanınmıştı.Pennsylvania kömür ocaklarındaki işçileri koministleştirmek için gayretler sarfetmişti.
Ancak çok usta bir casusun başarabileceği Berkeley işi acaba neden Nelson'a verilmişti?Nelsonun,Berkeley işini başarma şanslarının niçin normalden yüksek olduğu,ancak Moskova ve Amerikadaki yüksek rütbeli Sovyet ajanları tarafından biliniyordu.Zira Steve Nelson,KAtherine Oppenheimer'e Avrupada iken yardım eden adamdı.Katherinain,kocasının amiri olan subaya ne derece minnetkar kaldığı,Sovyet casus teşkilatının meçhulü değildi.
Nelson,Berkeleyde kaldığı müddetçe,Oppenheimerler ona gayet nazik bir muammele gösterdiler.Katherinein Nelsonun hakiki vazifesinin ne olduğunu bilip bilmediği meçhuldür.Fakat oppenheimerler kominist partisinin üyesi olduğunu bildikleri Nelsona karşı ihtiyatlı hareket etmekte kusur etmediler.Kendisini evlerine davet ettikleri vakitler,başka misafirlerde çağırmak suretiyle,konuşmaların nazik mevzulara dökülmesini önlediler.
Bir müddet sonra Nelsonın amirine yazdığı mektup hükümet ajanlarının eline geçti.Vatan haini bu mektubunda,kendisine başka bir vazife verilmesini istediğini zira Oppenheimerle karısnın kominizme sempati beslediklerini ve kendilerinden herhangibir şey elde etmenin imkansız olduğunu biliyordu.
Bu hadise,Oppenheimerlerin Birleşik Amerikaya olan sadakatini ispat etmelerine vesile olmuştur.
NOT:
SOVYET CASUSULARININ,AMERİKANIN EN BÜYÜK ALİMLERİNDEN BİRİNİN KARISINI KENDİLERİNE NASIL ALET ETMEK İSTEDİKLERİNDEN BAHSEDEN BU MAKALE,SOVYETLERİN CASUSULUK TEKNİĞİ HAKKINDA MALUMAT VERMEKTEDİR.
GÜZEL SÖZ:
TEMBELLİK LÜKS VE ŞEHVET ZENGİNLİĞİN ÇOCUKLARIDIR.FATAK ANNELERİNİ BAŞLARINDAN DEFETMEDİKLERİ NADİRDİR....................DE NUGENT
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Empty
MesajKonu: Geri: NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.   NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR. Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2015 8:07 am

ŞEYTANIN YETİŞTİRDİĞİ
DAHİ
VİYOLONİST
Pierre Quet,Constellatic Fransa
PAGANİNİ,YERYÜZÜNDE YAŞAMIŞ OLAN VİYOLONİSTLERLERİN EN USTASIDIR.
20 Mart 1787 de büyük bir kalabalık,Cenovanın dar bir sokağında,bir dahiyi alkışlamak üzere toplanmıştı.Kalabalığın tam ortasında,5 yaşlarında görünen,perişan kıyafetli sıska bir oğlan,hiç kimseye bakmadan keman çalıyordu.Mahalle halkı şöyle fısıldaşıyordu:
bakın işte Nicolo Paganini,hiç kimseden musiki dersi almamıştır.Keman çalmağı şeytandan öğrenmiş olacak!
Kalabalığın en arka sırasında küçük nicolonun annesi Theresa,oğlunu iftihar ve korku ile seyrediyordu.Birkaç gün evvel,rüyasıda oğlunun krallar önünde konser verirken görmüştü.Sırıtan bir kambur,ona kemanın tutmasına ve yayını tellerin üserinde kaydırmasına yardım ediyordu.Bu şeytan suratlı şahsiyet biraralık Theresanın kulağına:Bana itimat edin Nicola,geçmişin,halin,istikbalin en büyük viyolonisti olacak sözlerini fısıldamıştı.
Bir aralık birinin omuzuna dokunduğunu hisseden Theresa ,dönüp bakınca rüyalarındaki kambur ile burun buruna geldi.Adam gülümseyerek:
Nigro markisi tarafından geliyorum dedi..Oğlunuza ,musiki tahsili yapması için yardım etmek istiyor.Razı olursanız,size,Parma'daki üstat Rolla için bir mektup verecek.
Anne oğul vakit kaybetmeden Parmaya gittiler.Rollanın karısı,kocasının hasta olduğunu ileri sürerek,onlardan,biraz salonda beklemelerini rica etti.Bir aralık bir masanın üzerinde bir konçertonun notlarını gören Nicolo,derhal kemanına sarılarak,Rollanın bir gün evvel bestelediği bu parçayı hiç tereddüt etmeden çaldı.Son nota,aksisedalar yaratarak kaybolurken kapı açıldı.Rolla sendeleyerek eşikte belirdi.Nicolo'ya;
Oğlum,hiç bir zaman talebem olamıyacaksın.Benim sana öğretebilecek bir bilgim yok ki...Sana dünyada yalnız bir kişi,meşhur Paer faydalı olabilir.Benim tarafımdan ona gidin,dedi..
Birkaç yıl müddetle,Paer'in yanında tekniğini ilerleten Nicolo,arada 24 füg ve epeyi bir miktar sonat besteledi.1795 te,henüz 11 yaşındayken,en çetin imtihanını geçirdi.İmtihan,bir takım karmaşık akor ve notları ilk bakışta çalmaktan ibaretti.O güne kadar hiç bir musiki dahisi bu imtihanı başaramamıştı.Fakat Nicolo parçayı güçlüğü dahi farketmeden teredütsüz ve hatasız olarak çaldı.
Bundan sonra şehir şehir dolaşarak,İtalyanları,dehası karşısında,kendinden geçirdi.Torinoda kumar oynarken PAganininin kıymetli kemanını kaybettiğini haber alan Livornolu bir tüccar,ona,o geceki konser için kendi Guarneriusunu ödünç verdi.Konserden sonra Paganini kemanını rakibine iade etmeye hazırlanırken gözyaşları içinde olan tüccar:
Parmaklarınızın dokunduğu tellerin kıymetini düşürmekten sakınırım.Bu keman artık sizindir.dedi
Çok geçmeden,Napolyonun kızkardeşi olan Lucques ve Piombino prensesi,Marie-Elisa Bonaparte kemanı mertebesine yükseltti.Prensesin sarayına yerleşen Nicolo orada,bir markizi baştan çıkarmakta gecikmedi.Genç kadına,aşkını ispat etmek için,kemanın yalnız 2 teliyle çalınan bir konçerto besteledi.Bu esere hayran olan genç kadın bir aralık:
İmkansızı yaptınız.Fakat acaba bir tek tel dahi,dehanız için kafi değil midir? diye sordu
Paganini,dah o gece kemanın dördüncü teli için Napoşyon adını adını verdiği bir sonat besteledi.
Bir müddet sonra prenses Elisa ile bozuşan Paganini saraydan ayrıldı.1812 de Milanodaki Scala operasında Vigano'nun FANTASTİK BALE müziğini dinledikten sonra,Paganini bestekarlık hayatında değişiklik yapmağa karar verdi.O zamana kadar halkı teshir etmek gayesini gütmüştü;bundan sonra şeytani kudretiyle insanları büyülemek istiyordu.Veronada astrolog olan arkadaşlarından birinin ona bir fırtınanın kopacağını haber vermesi üzerine,Paganini güzel havada kilisede bir konser vereceğini fakat o ister istemez göğün bulutlarla dolacağını ilan etti.Hakikaten Paganini,yayıyla kalın tellere saldırınca,gök gürültüsü ona cevap verdi.PAganin, kemanından inleyen sesler çıkarmaya başlayınca şimşek ortalığı aydınlattı.Biraz sonra,kilisedekiler korku içinde sokağa fırlarken ilk yağmur taneleri düşmeye başlamıştı.Sonradan hadisenin şahitlerinden biri,virtöozun başının üzerinde kükürt buharları gördüğünü iddia etmiştir.
Tarihin en garip konserlerinden biri Paganini tarafından Parma şehrinde verilmiştir.Üstat bu konserinde,yay yerine kabaca yontulmuş bir kamış kullanmıştır.Parmalı bir orkestra şefinin sırf bu maksatla bestelediği,çalınması güç konçertonun notalarına gelişi güzel bir göz attıktan sonra,notları ters olarak rahlenin üzerine bırakmış ve çalmağa başlamıştı.Parça bittikten sonra da,kendisine korku ile bakan dinleyicilere hitaben;
Görüyorsunuz ya...Ben artık hiç kimseden korkmuyorum! diye haykırmıştı.
Birkaç sene sonra,Paganini,Napolide Antonia Bianchi adlı bir şarkıcı kızla sevişmeyebaşladı.1824 yılında,Antoninın ismi konser afişlerinde,Paganininkinin yanında yer alıyordu.PAganinin Antoniadan birde oğlu oldu:Fakat çok geçmeden şeytan ruhlu dahi,karısnın başka kadınlarla aldatmaya başladı.Hayatındaki rezaletlerin dedikoduları bütün İtalya ya yayıldığı halde,papa ona şövalyelik ünvanını vermekte tereddüt etmedi.
2 ocak 1828 de Paganini Avustturya ya gitti.Fakat ilk önceleri Viyanada umduğu gibi karşılanmadı.Beethoven öleli çok olmadığı için dahi bestekarını,unutmak niyetinde değilllerdi.Bunula beraber paganini dinlyicilerinin düşmanlık hislerini yenmeği bildi ve önce kararlaştırılan 5 konser yerine 42 konser verdi.
Paganin bundan sonra,Avrupa şehirlerinidolaşmaya başladı.30 ekim 1829 da weimar da Gothenin karşısında keman çalmak için bütün nişanlarını taktı.Varşovada bizat Chopin onu alkışlamaya geldi.Franfurtta Schumannı kendisine hayran bıraktı.KAzandığı muvaffakiyetler neticesinde büsbütün şımaran Paganini için hayatta 3 şeyin kıymeti vardı.Şöhret-para ve oğlu.
Fransada verdiği her konser ,in,ücretini artırmakta tereddüt etmedi.İngiltere kralının kedisine sarayda b ir konser vermesi için oldukça dolgun bir ücret vadetmesi üzerine bu miktarın 3 mislini istedi.Kral razı olmayınca da:
Daha fazla para veremiyorsa o da herkez gibi konserime gelsin dedi.
Bunu haber alan Londralılar Paganiniyi yuhlayarak krallarının intikamını almak istedilersede dahi kemancı 3 haziran 1831 tarihli konserinde onları kendinden geçirmeği bildi.
PAganini ilk defa olarak Pariste bir meslekdaşına yakınlık göstermiştir.BENVENUTO CELLİNİ operasının uğradığı muvaffakiyetsizlik neticesinde cesareti kırlan Berlion bir de HAROLD İTALYA DA adlı yeni eserini çaldırmak suretiyle şansını denemeğe karar vermişti.Dinleyiciler onunla alay etmek üzereyken aralarında bulunan biradam yerinden fırlayarak Berlioz u sahneye sürükleyerek önünde eğilmiş ve yüksek sesle:
beethovenden de ileri gittiniz ....diye bağırmıştı.
Bunun üzerine halk paganiniyi tanımıştı.Ertesi gün dahinin oğlu;Berlioza 20.000 franklık bir çek götürmüştü.Paganini 50 yaşına gelince ölüm korkusu ile kıvranmaya başladı.Çok geçmeden gırtlak kanserine uğraması yüzünden konser vermekten vazgeçmek zorunda kaldı.Bu sefer para hırsı onu ucuza Guarnerius ve Stradivarius kemanları satın almak ve bunları koleksiyonculara pahalıyasatmaya sevketti.Daha sonra Parisin ortasında kurduğu bir gazino ona servetinin büyük bir kısmını kaybettirdi.Vatanında ölmek arzusuna kapılan Paganini İtalyaya doğru yola çıktı.Fakat Nice de yatağa düştü.Dini yardımı reddettikten sonra orada 27 mayıs 1840 tarihinde öldü.
Nice piskopası cesedini hıristiyan mezarlığına kabul etmek istemediği için PAganini bir müddet öldüğü evin mahzeninde kaldı.Fakat Niceliler bulunduğu evden garip ışıklar esrarengiz niltiler ve korkunç şarkıların çıktığını iddia ettikleri için Paganini gizlice Cenovaya doğduğu eve nakledildi.Bu sefer cenovalılar da Niceliler gibi şikayette başladılar.Nihayet 1875 yılında kilise Paganinin cesedini bir hıristiyan mezarlığına kabulüne karar verdi.Fakat tabutu açtıran oğlu gördüğü manzara karşısında dona kaldı.
PAganini en ihtişamlı merasim elbisesinin içinde olduğu gibi yatıyordu.Fakat yüzü ölüm sukünetini alacak yerde şeytani bir gülüşle gerilmişti.Paganini adeta tabutunun içinde bütün dünya ile alay ediyor gibiydi.
ARAŞTIRMA DERLEME............BETÜL UCA....‎12 ‎Aralık ‎2014 ‎Cuma...02:43:01

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
 
NAMUSUN MODASI GEÇMİYECEKTİR.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gül Bahçesi :: Kültür & Sanat :: EDEBİYAT-
Buraya geçin: