Bilgi Kaynakları
Teşkilât-ı Mahsusa'ya ilişkin tek akademik çalışma, Dr. Philip Stoddard'ın 1963 tarihli doktora tezidir.[2] Teşkilat ileri gelenlerinden Eşref Kuşçubaşı ve Hüsamettin Ertürk'ün anıları yayımlanmıştır. Rauf Orbay'ın anılarında da İran-Afganistan operasyonları hakkında bilgi bulunur. Galip Vardar'ın İttihat ve Terakki İçinde Dönenler (1960) kitabı, yanlı olmakla birlikte değerli bir bilgi kaynağıdır. Hamza Erkan, Bir Avuç Kahraman (1946) kitabında, Süleyman Askeri'nin Irak macerasına ilişkin geniş bilgi verir. Mustafa Balcıoğlu'nun da Teşkilât-ı Mahsusa ile ilgili kitapları vardır.
Teşkilât-ı Mahsusa arşivi elde değildir; 1918'de İttihat ve Terakki liderlerinin yurt dışına gitmeden önce imha edildiği ileri sürülür. Mütareke döneminde İstanbul'da yapılan Divan-ı Harb-i Örfi mahkemelerinde teşkilata ilişkin birçok iddia dile getirilmiş ve tanıklar dinlenmiştir. Divan-ı Harp tutanaklarının bir kısmı Taner Akçam tarafından yayımlanmıştır. Taner Akçam'ın yaptığı araştırmaya göre Teşkilât-ı Mahsusa'nın koruması altında olan bir aile Manisa'ya yerleştirilmiştir. Ailenin kimliği gizli tutulmakta ve CIA kayıtlarına göre Manisa Yuntdağ civarında bulunmaktadır. [3]
Amaç ve Örgütlenme [değiştir]
Örgütün ilk başkanı olan Hüsamettin (Ertürk) Bey Teşkilât-ı Mahsusa'nın kuruluş amacını şöyle tanımlar:
“ "Bu teşkilatın gayesi, bir taraftan bütün İslamları bir bayrak altında toplamak, bu suretle Panislamizme vasıl olmaktır. Diğer taraftan da Türk ırkını siyasi bir birlik içinde bulundurmak, bu bakımdan da Pantürkizmi hakikat sahasına sokmaktır. Enver Paşa'nın bir yandan Emiri Efendi'nin İttihat ve Terakki programındaki panislamizminden, diğer taraftan da Ziya Gökalp'in pantürkizminden ilham aldığı muhakkaktır." [4] „
Teşkilât-ı Mahsusa'nın kurucusu olan bu kişinin kimliğinin gizlenmesi kafalarda hep soru işareti olarak kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerin Basra'yı ele geçirmesi üzerine, Teşkilât-ı Mahsusa liderlerinden Süleyman Askeri, Kürt ve Arap aşiretlerinden derlenmiş bir çeteyle İngilizlere karşı vur-kaç saldırıları düzenlemiş, Abadan'daki petrol tesislerini yakmıştır. Buna tepki olarak harekete geçen İngilizler, 12-14 Nisan 1915'te Türk ordusunu Şuaybe'de ağır bir yenilgiye uğrattılar. Süleyman Askeri, yenilgi üzerine 14 Nisan tarihinde tabancasıyla intihar etmiştir.
29 Nisan 1916'da Halil Paşa komutasındaki Osmanlı 6. Ordusu'nun İngiliz birliklerini Kut'ül Ammare'de yenilgiye uğratıp esir almalarından sonra, Nuri Paşa ve Rauf Bey yönetiminde bir Teşkilât-ı Mahsusa birliği savaşta tarafsız olan İran ve Afganistan'a girerek burada yerli kuvvetlerden oluşturacağı birliklerle İngilizleri arkadan vurmayı denedi. Mareşal Liman von Sanders'e göre bu macera, Irak'taki Türk yenilgisinin nedenlerinden biri oldu.[5]
Ermeni Tehciri'nde Teşkilât-ı Mahsusa [değiştir]
Ermeni soykırımı iddialarını savunan tarihçilere göre, bu gizli teşkilat iddia edilen soykırımı gerçekleştirmekte kullanılmıştır. İddialara göre, Talât Paşa hükümetinden sonra yeni hükümeti kuran Ahmet İzzet Paşa teşkilatın tüm belgelerini yok etme emri vermiştir. Teşkilât-ı Mahsusa'nın iddia edilen soykırımı gerçekleştirmiş olan örgüt olduğu iddiası, Andonyan belgeleri ve 1919/1920 İstanbul savaş mahkemeleri yanında, soykırım tezini ispatta kullanılan başlıca iddialardan biri. Guenter Lewy'nin verdiği bilgilere göre, Teşkilât-ı Mahsusa hakkındaki iddiaların belgelerde doğrudan dayanağı bulunmuyor, ancak bu iddialar, bu belgeleri okuduğunu belirtenlerin kuşkulu varsayımlarına dayanmaktadır. Lewy, soykırım tezinin savunucularından olan Vahakn Dadrian'ın, orijinal kaynakların olanak vermeyeceği varsayımlarda bulunduğunu bildiriyor.[6]
Stoddard'a göre, Teşkilât-ı Mahsusa, Ermenilerin sınır dışı edilmesinde herhangi bir rol oynamamıştır.[7]
Teşkilât-ı Mahsusa'nın Kadrosu
14 Kasım - 23 Kasım 2005 tarihleri arasında Yeni Şafak gazetesinde Abdullah Muradoğlu tarafından Teşkilât-ı Mahsusa hakkında 10 bölümlük bir yazı dizisi yayınlanmıştır. Bu yazı dizisine göre Teşkilât-ı Mahsusa'da görev yapmış ünlü kişilerden bazıları şunlardır: Enver Paşa, Binbaşı Süleyman Askeri, Eşref Sencer Kuşçubaşı, Zenci Musa, Yakub Cemil, Dr. Bahattin Şakir, Mithat Şükrü Bleda, Ohrili Eyüb Sabri, Fuat Balkan, Teğmen Hilmi Musallimi, İsmail Canbulat, Piyade Subayı Rasuhi Bey, Filibeli Hilmi Bey, Şerif Burgiba, Arabistan'da İbn ür-Reşit, Nuri Killigil ve Halil Kut Paşalar, Ali Fethi Okyar, Hacı Selim Sami, "Kel Ali" lakaplı Ali Çetinkaya, ilk tayyareci şehitlerden Sadık Bey, Çerkes Reşit Bey, Ahmet Fuat Bulca, Nuri Conker, Rauf Orbay.
Yaygın örgütlenen, hatta I. Dünya Savaşı sırasında askeri birlikler oluşturulan Teşkilât-ı Mahsusa'nın, en geniş örgütlendiği zamanda çeşitli İslam ülkelerindekilerle birlikte 30 bin üyeye ulaştığı öne sürülür.[1]