Gül Bahçesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


(¯`•._.•♥♥ROSE GARDEN♥♥•._.•´¯)
 
AnasayfaPortalliLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Masal

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Masal   Masal Icon_minitimePerş. Ekim 16, 2008 4:04 pm

study
Masal
Genellikle halkın yarattığı , ağızdan ağıza , kuşaktan kuşağa sürüp gelen ,çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikayelerine masal denir.

MASAL TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ:
Masallar , meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken , yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur.Masal , anonim bir türdür.

Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk- haksızlık- adalet- zulüm , alçakgönüllülük – kibir…. Gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.

Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir.

Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi ( -mişli geçmiş ) kullanılır.

Anlatım kısa ve yoğundur.

Masal kişileri her tabakadan seçilebilir.masallarda cinler , periler, devler: de rol alır.

Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir.

Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş …” ya da “ evvel zaman içinde , kalbur saman içinde …” gibi ifadelerle başlar.bunlara tekerleme ya da döşeme denir.tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir.Türk masallarında dilek bölümü “ onlar ermiş muradına …. “ ya da “ gökten üç elma düştü …” biçiminde başlar.


Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez.


Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır.masallar bu yönüyle didaktik ( öğretici) bir nitelik taşır.


Günümüzde bellli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallarda yazılmaktadır.
Türk masalları üzerinde, bizde PERTEV NAİLİ BORATAV , EFLATUN CEM GÜNEY … gibi kişiler çalışmışlardır.


Masal türünün Hindistan’da doğduğu sanılmaktadır.

Masal Türünün Önemli Eserleri
Binbir Gece Masalları (Doğu Masalı)
Grimm Kardeşlerin Masalları( Alman Edebiyatı)
Andersen Masalları ( Danımarka Edebiyatı)
Perrault Masalları ( Fransız Ed.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Geri: Masal   Masal Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 7:54 am

ANNELERİN HAYATINI KURTARAN ADAM 00:04 07.08.2007
MİLYONLARCA ANNENİN HAYATINI KURTARAN VE DOKTORLARA ELLERİNİ YIKAMALARINI ÖĞRETEN YÜKSEK RUHLU DOKYORUN ACIKLI HAYATI.
NOT<>
İki ebe Therese'nin utanmamasını sağlamaktan ziyade,sakallarını gizlemek için yüzlerini örtmüşlerdi.Erkeklerin,doğuran kadınlara bakmaları yasak olduğu için
birçok doktorlar sırf annelerle çocuklarını kurtarmak amacıyle,hastabakıcı kılığına giriyorlardı.Therese Semmelweiss.1 Temmuz 1818 tarihinde Macaristanın Buda şehri
yakınındaki Ofen kasabasında dördüncü oğlu Philippe'i doğurdu.Fakat çok geçmeden zavallı anne ateşler içinde kıvranmaya başladı VE ANCAK BİR MUCİZE
kabilinden kurtulabildi.
Senelerden sonra doğumdan sonra geçirdiği hastalığı oğlu İGNACE'a anlatmış olacak ki çocuk küçük yaştan itibaren insan vücudunun esrarıyla ilgilenmeğe başladı.
Mektebini pek iyi derece ile bitiren ignace Viyanadaki tıp fakültesine girmek için ailesinden izin koparabildi.Bu tarihte anatomi derslerine yardım için insan cesetlerinin
teşrihine henüz yeni başlanmıştı.
Yakınları tarından<> diye çağrılan ignace tıp fakültesinde birçok güçlüklerle karşılaştı.Hocası Kolletschka hariç diğer profesörler onun fazla merakını ve sualler
sormasını hoş görmüuorlardı.Naci ise tıbbın muhtemel ilerlemelerini düşünerek teselli aramaya çalışıyordu.Fakülteyi bitirince doğum sahasında ihtisas yapmağa karar
verdi.
Bu sırada imparatoriçe Marie-Therese,evlenmemiş kızlara mahsus bir doğum paviyonu ilave ettirmişti.Bu paviyonda düşmüş ve fakir kızlar çocuklarını doğurdukları gibi
doktorlar ve ebeler ihtisas görüyorlardı.Doğuran kadınların misafir kabul etmeleri yasaktı.Çocuk doğduktan sonra anne <>nakledilir
ve kendisine gösterilen itimama mukabil kendi çocuğundan maada anneleri ölen çocukları emzirmeğe mecbur tutulurdu.Sütninenin sıhatinin derecesini tayin etmek için
hiçbir laboratuvar muayenesine veya tahlile müracaat edilmiyordu.Bu bakımsızlık içinde doğan çocukların 10'da 8'i ölüyordu.İgnace Semmelweiss'ın bu hastaneye
girmesini takip eden 4 yıl zarfında hiçbir anne hastaneyi sağ olarak terk etmedi.
Hastanede korkunç bir pislik hüküm sürüyordu.Koğuşlar yatakhane olduğu kadar yüz numara vazifesi de görüyordu.Bu maksatla her koğuşta demir bir çerçeve ile örtülü
bir delik vardı.Hastabakıcılar lazımlıkları boşalmaya bie lüzum görmeden yataktan yatağa taşıyorlardı.
Diplomasını aldıktan sonra ignace işte bu aleme girdi.Hastaneye ayak bastığı ilk gün talebeler 7 si annelere ve 12 si yeni doğan bebeklere ait 19 cesedi, teşrih etmekle
meşguldüler.Bu zavallı kadınlar doğum ateşinin kurbanı olmuşlardı.
Doktorlar,doğurma zamanını bekleyen kadınlara pek fena muammele ediyorlardı.Bu zavallıların her biri kaba eller tarafından en az 30 defa muayyeneye tabiitutuluyordu.
Koğuşlar otopsi masasına hergün 12 ceset temin etmekten geri kalmıyorlardı.
Hastaneye yerleşmesinden 1 ay kadar sonra ignace koğuşların birinde çocuğunu doğurması için getirilmiş kızıl saçlı bir kadınla karşılaştı.Naci'i diğer doktorlara
nazaran çok daha nazik bulan kadın muayyene sona erdikten sonra onun ayaklarına kapanarak<>diye
feryad etti biraz sonra koğuştaki diğer kadınlar da lafa karışarak<>diye inlemeye nbaşladılar.
Bitkaç gün sonra naci kızıl saçlı kadının cesedini otopsi masası üzerinde görünce hayatını doğum ateşiyle mücadeleye vermeye vakfetmeğe karar verdi.
Uzun çalışamalardan sonra doğum mütasısı olan naci hastanede yaptığı tetkiklerle doğum ateşinin sebebini aramaya koyuldu.Ö
Çalıştığı bölümün sertabibi Klein memnuniyet duymuyor ve doğum ateşinin çaresi bulunmayacak hastalıklardan biri olduğunu iddia ediyordu.
Hastanenin istatistiklerini gözden geçirdidoktorların idaresinde olan 1.bölümdeki ölüm vakaların ebelerin idare ettiği 2. bölüme nazaran 3 defa daha fazla olduğunu
müşahede etti.Halbuki 2 bölümdede aynı çatının altında oldukları gibi,aynı çamaşırcı ve aynı ahçı tarafından hizmet görüyorlardı.
Bir kaç zaman sonra doktor nacinin hocalarından Prof.Kolletschka cest teşrih ederken elindeki neşterle kesilmesi neticesinde zehirlenerek öldü.
Kollektschka'nın hastalığı esnasında gösterdiği emreler doğum ateşi neticesinde ölen kadınlarda görülenlerin aynı idi.Fakat kendisinin neşterinin açtığı yaradan
vücuduna nüfus eden ölü maddelerden zehirlenerek öldüğü muhakkaktı.O halde doğum ateşine kurban olan kadınlar doktorların yıkamadıkları elleriyle naklettikleri
ayni maddeden bulaşması neticesinde ölmüş olamazlar mıydı?.
Naci sevinç içindeydi.Bundan böyle doğum doktorlarıellerini yıkamaya zorlanmak suretiyle doğum ateşi vakalarının önüne geçilebilecekti.
Hastanenin baş asistanlığına yükselen naci bu kaideyi emri altındaki talebelere kabul ettirmek istedi.Doktor namzettelri ellerini ve tırnaklarını kadınlar gibi temizlemeğe
zül addediyorlardı.Prof.Klein da naciye deli nazariyle bakıyor ve onu bu çılgın teorisinden vaz geçmesi için zorluyordu.
Bütün bu güçlüklere ragmen naci sebat etti.1847 yılının mart sonlarında hastanede doğum ateşinden ölün nisbeti göze çarpacak derecede azaldı.Mayıs ayında ölüm nisbeti %
nisbeti %12.24 e düşmüştü.Bu neticeden memnuniyet duyan naci doktorlara ellerini sabunlu su yerine klor solüsyonu ile yıkamayazorlamak suretiyle
metodunu mükemmeleştirmek istedi.Temmuz ortalarına doğru ölüm nisbeti % 2.38 2 düşmüştü.Fakat klor solüsyonunun pahalıya mal olduğunu ileri süren
Dr.klein işe müdahale etti.Bunu üzerine naci eczanelerden aldığı maddelerle çok daha ucuza mal olan bir kireçli klorüre solisyonunu hazırlamakla rakibini
mat etmeği bildi.Ölüm nisbeti %1.20 ye inmişti.Çok geçmeden bu mucize bütün Viyana tarafından duyuldu ve Hebre,Skoda ve Rokitansky gibi meşhur profesörler
nacinin keşfinden bahseden makaleler yazdılar.
Fakat nacinin hastane ile kontratı 20 martta sona eriyordu.Klein tarafını tutan hastane müdüriyeti,nacinin kontratını yenilemeyi reddetti.Hastalarına son bir veda ziyareti
yapan naci,klor solüsyonları ile küvetlerin ortadan kaldırıldığını gördü.
Kısa bir zaman sonra hastanede ölüm nisbeti tekrar yükselince Klein nacinin usullerinin neticesi olduğunu iddia etmek cüret cüretinde bulundu.
Nihayet Klein ve taraftarlarını hakim oldukları viyanada tutnamıyacağını anlayan naci Macaristana döndü.
Peştede Saint-Roch hastanesinin iki koğuşunun idaresini eline alan naci buradada usullerini tatbike başladı.Çok geçmeden buradaki hamile
kadınlar arasında doğum ateşinden ölenlerin sayısı % 60 dan % 0.39 a düştü.Uğradığı muvaffakiyetsizlikler ve fazla çalışmak,artık 38 yaşına gelmiş
olan naci'nin50 yaşında görünmesine sebep olmuştu.Fakat o 1857 yılında aşık olduğu Maria adlı genç kızın gönlünü feth etmeyi bildi.Bunula birlikte nacinin
saadeti kısa sürdü.Çocuğunu ölü doğması olduğu kadar Sain-Roch'da bir doğum ateşi salgının başgöstermesi naciyi çok üzmüştü.Günün birinde hastabakıcılardan birinin
hastaney yeni gelen bir kadının altına doğum ateşinden ölen bir annenin yatağından alınmış çarşafı yayarken yakaladı.Bunu üzerine naci kendi parasıyla 100 çarşaf ve
yastık yüzü satın alarak salgının sona ermesine âmil oldu.
Bu tarihlerde nacinin teorisi her yerde tenkitlere uğruyordu.nacini binbir ihtimamla hazırladığı kitapta Viyananın tıp aleminde kalayla karşılandı.Halbu ki bu sıralarda
Sain-Roch da doğum ateşinden ölüm nisbeti sıfıra inmişti.
Tenkitler naciyi yıldırmadı o teorisinin doğruluğunu isbat etmek için usullerini başka ameliyatlarda datatbike başladı.Fakat bir doğum mütehasısının sahası dışındaki
ameliyatları başarmasını çekemeyen Sain-Roch un doktorları onu hastaneden kovdurdular.
45 yaşına gelmiş olan naci arada sırada başında şiddetli sancılar duyuyordu.Buna rağmen yılmayarak teorisini sokak köşelerinde halka anlatmaya çabaladı.
13 Agustos 1865 de viyana tımarhanesinde can çekişen nacinin cesedi üzerine eğilen doktorlar onun hala <<çocuklar...anneler...onları kurtarmak lâzım...
ellerinizi yıkayın..>>diye mırıldandığını duydular.
Viyananın 3 gazetesi nacinin ölümüne ancak birkaç satırlıkyazı hasrettiler.Fakat 25 sene sonra naci meşhur oldu.Nacinin cesedi Macaristana götürülerek
büyük merasimle Budapeştede gömüldü.1890.
1906 da doğduğu şehrin halkı naci için bir abide diktiler.
Bugün doğum ateşinin hayatta iken herkezin alayına uğrayan bir Macar doktorunun sonsuz gayretleri sayesinde yenildiğini herkez bilmektedir.
BİR ARAŞTIMAMDAMBULDUM VE YZADIM...BETÜL UCA.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Geri: Masal   Masal Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 7:55 am

ANNELERİN HAYATINI KURTARAN ADAM 00:04 07.08.2007
MİLYONLARCA ANNENİN HAYATINI KURTARAN VE DOKTORLARA ELLERİNİ YIKAMALARINI ÖĞRETEN YÜKSEK RUHLU DOKYORUN ACIKLI HAYATI.
NOT<>
İki ebe Therese'nin utanmamasını sağlamaktan ziyade,sakallarını gizlemek için yüzlerini örtmüşlerdi.Erkeklerin,doğuran kadınlara bakmaları yasak olduğu için
birçok doktorlar sırf annelerle çocuklarını kurtarmak amacıyle,hastabakıcı kılığına giriyorlardı.Therese Semmelweiss.1 Temmuz 1818 tarihinde Macaristanın Buda şehri
yakınındaki Ofen kasabasında dördüncü oğlu Philippe'i doğurdu.Fakat çok geçmeden zavallı anne ateşler içinde kıvranmaya başladı VE ANCAK BİR MUCİZE
kabilinden kurtulabildi.
Senelerden sonra doğumdan sonra geçirdiği hastalığı oğlu İGNACE'a anlatmış olacak ki çocuk küçük yaştan itibaren insan vücudunun esrarıyla ilgilenmeğe başladı.
Mektebini pek iyi derece ile bitiren ignace Viyanadaki tıp fakültesine girmek için ailesinden izin koparabildi.Bu tarihte anatomi derslerine yardım için insan cesetlerinin
teşrihine henüz yeni başlanmıştı.
Yakınları tarından<> diye çağrılan ignace tıp fakültesinde birçok güçlüklerle karşılaştı.Hocası Kolletschka hariç diğer profesörler onun fazla merakını ve sualler
sormasını hoş görmüuorlardı.Naci ise tıbbın muhtemel ilerlemelerini düşünerek teselli aramaya çalışıyordu.Fakülteyi bitirince doğum sahasında ihtisas yapmağa karar
verdi.
Bu sırada imparatoriçe Marie-Therese,evlenmemiş kızlara mahsus bir doğum paviyonu ilave ettirmişti.Bu paviyonda düşmüş ve fakir kızlar çocuklarını doğurdukları gibi
doktorlar ve ebeler ihtisas görüyorlardı.Doğuran kadınların misafir kabul etmeleri yasaktı.Çocuk doğduktan sonra anne <>nakledilir
ve kendisine gösterilen itimama mukabil kendi çocuğundan maada anneleri ölen çocukları emzirmeğe mecbur tutulurdu.Sütninenin sıhatinin derecesini tayin etmek için
hiçbir laboratuvar muayenesine veya tahlile müracaat edilmiyordu.Bu bakımsızlık içinde doğan çocukların 10'da 8'i ölüyordu.İgnace Semmelweiss'ın bu hastaneye
girmesini takip eden 4 yıl zarfında hiçbir anne hastaneyi sağ olarak terk etmedi.
Hastanede korkunç bir pislik hüküm sürüyordu.Koğuşlar yatakhane olduğu kadar yüz numara vazifesi de görüyordu.Bu maksatla her koğuşta demir bir çerçeve ile örtülü
bir delik vardı.Hastabakıcılar lazımlıkları boşalmaya bie lüzum görmeden yataktan yatağa taşıyorlardı.
Diplomasını aldıktan sonra ignace işte bu aleme girdi.Hastaneye ayak bastığı ilk gün talebeler 7 si annelere ve 12 si yeni doğan bebeklere ait 19 cesedi, teşrih etmekle
meşguldüler.Bu zavallı kadınlar doğum ateşinin kurbanı olmuşlardı.
Doktorlar,doğurma zamanını bekleyen kadınlara pek fena muammele ediyorlardı.Bu zavallıların her biri kaba eller tarafından en az 30 defa muayyeneye tabiitutuluyordu.
Koğuşlar otopsi masasına hergün 12 ceset temin etmekten geri kalmıyorlardı.
Hastaneye yerleşmesinden 1 ay kadar sonra ignace koğuşların birinde çocuğunu doğurması için getirilmiş kızıl saçlı bir kadınla karşılaştı.Naci'i diğer doktorlara
nazaran çok daha nazik bulan kadın muayyene sona erdikten sonra onun ayaklarına kapanarak<>diye
feryad etti biraz sonra koğuştaki diğer kadınlar da lafa karışarak<>diye inlemeye nbaşladılar.
Bitkaç gün sonra naci kızıl saçlı kadının cesedini otopsi masası üzerinde görünce hayatını doğum ateşiyle mücadeleye vermeye vakfetmeğe karar verdi.
Uzun çalışamalardan sonra doğum mütasısı olan naci hastanede yaptığı tetkiklerle doğum ateşinin sebebini aramaya koyuldu.Ö
Çalıştığı bölümün sertabibi Klein memnuniyet duymuyor ve doğum ateşinin çaresi bulunmayacak hastalıklardan biri olduğunu iddia ediyordu.
Hastanenin istatistiklerini gözden geçirdidoktorların idaresinde olan 1.bölümdeki ölüm vakaların ebelerin idare ettiği 2. bölüme nazaran 3 defa daha fazla olduğunu
müşahede etti.Halbuki 2 bölümdede aynı çatının altında oldukları gibi,aynı çamaşırcı ve aynı ahçı tarafından hizmet görüyorlardı.
Bir kaç zaman sonra doktor nacinin hocalarından Prof.Kolletschka cest teşrih ederken elindeki neşterle kesilmesi neticesinde zehirlenerek öldü.
Kollektschka'nın hastalığı esnasında gösterdiği emreler doğum ateşi neticesinde ölen kadınlarda görülenlerin aynı idi.Fakat kendisinin neşterinin açtığı yaradan
vücuduna nüfus eden ölü maddelerden zehirlenerek öldüğü muhakkaktı.O halde doğum ateşine kurban olan kadınlar doktorların yıkamadıkları elleriyle naklettikleri
ayni maddeden bulaşması neticesinde ölmüş olamazlar mıydı?.
Naci sevinç içindeydi.Bundan böyle doğum doktorlarıellerini yıkamaya zorlanmak suretiyle doğum ateşi vakalarının önüne geçilebilecekti.
Hastanenin baş asistanlığına yükselen naci bu kaideyi emri altındaki talebelere kabul ettirmek istedi.Doktor namzettelri ellerini ve tırnaklarını kadınlar gibi temizlemeğe
zül addediyorlardı.Prof.Klein da naciye deli nazariyle bakıyor ve onu bu çılgın teorisinden vaz geçmesi için zorluyordu.
Bütün bu güçlüklere ragmen naci sebat etti.1847 yılının mart sonlarında hastanede doğum ateşinden ölün nisbeti göze çarpacak derecede azaldı.Mayıs ayında ölüm nisbeti %
nisbeti %12.24 e düşmüştü.Bu neticeden memnuniyet duyan naci doktorlara ellerini sabunlu su yerine klor solüsyonu ile yıkamayazorlamak suretiyle
metodunu mükemmeleştirmek istedi.Temmuz ortalarına doğru ölüm nisbeti % 2.38 2 düşmüştü.Fakat klor solüsyonunun pahalıya mal olduğunu ileri süren
Dr.klein işe müdahale etti.Bunu üzerine naci eczanelerden aldığı maddelerle çok daha ucuza mal olan bir kireçli klorüre solisyonunu hazırlamakla rakibini
mat etmeği bildi.Ölüm nisbeti %1.20 ye inmişti.Çok geçmeden bu mucize bütün Viyana tarafından duyuldu ve Hebre,Skoda ve Rokitansky gibi meşhur profesörler
nacinin keşfinden bahseden makaleler yazdılar.
Fakat nacinin hastane ile kontratı 20 martta sona eriyordu.Klein tarafını tutan hastane müdüriyeti,nacinin kontratını yenilemeyi reddetti.Hastalarına son bir veda ziyareti
yapan naci,klor solüsyonları ile küvetlerin ortadan kaldırıldığını gördü.
Kısa bir zaman sonra hastanede ölüm nisbeti tekrar yükselince Klein nacinin usullerinin neticesi olduğunu iddia etmek cüret cüretinde bulundu.
Nihayet Klein ve taraftarlarını hakim oldukları viyanada tutnamıyacağını anlayan naci Macaristana döndü.
Peştede Saint-Roch hastanesinin iki koğuşunun idaresini eline alan naci buradada usullerini tatbike başladı.Çok geçmeden buradaki hamile
kadınlar arasında doğum ateşinden ölenlerin sayısı % 60 dan % 0.39 a düştü.Uğradığı muvaffakiyetsizlikler ve fazla çalışmak,artık 38 yaşına gelmiş
olan naci'nin50 yaşında görünmesine sebep olmuştu.Fakat o 1857 yılında aşık olduğu Maria adlı genç kızın gönlünü feth etmeyi bildi.Bunula birlikte nacinin
saadeti kısa sürdü.Çocuğunu ölü doğması olduğu kadar Sain-Roch'da bir doğum ateşi salgının başgöstermesi naciyi çok üzmüştü.Günün birinde hastabakıcılardan birinin
hastaney yeni gelen bir kadının altına doğum ateşinden ölen bir annenin yatağından alınmış çarşafı yayarken yakaladı.Bunu üzerine naci kendi parasıyla 100 çarşaf ve
yastık yüzü satın alarak salgının sona ermesine âmil oldu.
Bu tarihlerde nacinin teorisi her yerde tenkitlere uğruyordu.nacini binbir ihtimamla hazırladığı kitapta Viyananın tıp aleminde kalayla karşılandı.Halbu ki bu sıralarda
Sain-Roch da doğum ateşinden ölüm nisbeti sıfıra inmişti.
Tenkitler naciyi yıldırmadı o teorisinin doğruluğunu isbat etmek için usullerini başka ameliyatlarda datatbike başladı.Fakat bir doğum mütehasısının sahası dışındaki
ameliyatları başarmasını çekemeyen Sain-Roch un doktorları onu hastaneden kovdurdular.
45 yaşına gelmiş olan naci arada sırada başında şiddetli sancılar duyuyordu.Buna rağmen yılmayarak teorisini sokak köşelerinde halka anlatmaya çabaladı.
13 Agustos 1865 de viyana tımarhanesinde can çekişen nacinin cesedi üzerine eğilen doktorlar onun hala <<çocuklar...anneler...onları kurtarmak lâzım...
ellerinizi yıkayın..>>diye mırıldandığını duydular.
Viyananın 3 gazetesi nacinin ölümüne ancak birkaç satırlıkyazı hasrettiler.Fakat 25 sene sonra naci meşhur oldu.Nacinin cesedi Macaristana götürülerek
büyük merasimle Budapeştede gömüldü.1890.
1906 da doğduğu şehrin halkı naci için bir abide diktiler.
Bugün doğum ateşinin hayatta iken herkezin alayına uğrayan bir Macar doktorunun sonsuz gayretleri sayesinde yenildiğini herkez bilmektedir.
BİR ARAŞTIMAMDAMBULDUM VE YZADIM...BETÜL UCA.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Geri: Masal   Masal Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 7:55 am

ÇOCUĞUN TAHSİLİ EVDE BAŞLAMALIDIR <>
Yirmi sene evvel,oğluma,ona istikbalde iyi bir hayat temin edecek faydalı bir öğretim usulü tatbik etmeye başladım.Benim kanatimce ebeveyn çocukların yetişmesi meselesinde okula haddinden fazla
mesuliyet yüklemektedir.Okulda gösterilen tahsil evde başlatılmalı ve çocuk bütün tahsili müddetince evden verilen bilgi ile takviye edilmelidir.
Oğlum Ali şimdi 23 yaşında spora ve okumaya meraklı çevresiyle iyi geçinen bir delikanlıdır. Geçen sene koleji bitirdi.Şimdi bir New England kumpanyasında mühendislik yapıyor ve iyi para kazanıyor.
Tahsil görmenin gayesi,insanın kendisine olan itimadını artırmaktır.Kendine güvenmenin ilk şartı ellerin faydalı bir şekilde kullanılmasıdır.İşte bu esasa göre hateket ederek Ali henüz 3 yaşındayken
ellerinin işe alışması için döşemenin üstüne makaralar yayılar ve bunlardan ev yapmasını istiyordum.Bu suretle parmaklarının mümkün olduğu kadar dikkatli kullanmasını istiyordum.
Ali 3,5 yaşına gelince onu bazı altlerle meşgul etmeye başladım.Çünkü alet hem elleri hemde kafayı beraberce işletir.Zekâyı ve dikkati bir noktada teksif etme kabiliyetini artırarak sebep ile netice arasında
münsebet bulmak melekesinifaaliyete geçirir.Sabır ve tahammül hislerinim inkişafına yol açar.Kapıların kilitelerini yağlarken Ali'ye yardım etmesini söylüyordum.Zaman geçtikçe bu gibi işlerle son derece
ilgilendiğini görüyor ve bozuk kapı kilitlerininnasıl sökülüp çıkarılacağını bile ona soruyordum.
Bozuk kilidi sökmek için epeyce uğraşıyor ilkinde muvaffak olamayınca teşebbüsümüzü tekrarlıyorduk;fakat neticede kilit sökülüp çıkınca onun sevinçten gözleri parlıyordu.
Kırılmış bir oyuncağı veya bir dikiş makinesini tamir ederken daima aynı metodu takiple ele aldığımız mesele üzerinde oğlumun mümkün olduğu kadar fazladüşünmesini ve bir hal çaresi bulmasını temin ediyordum.
Minicik elleri kuvetlendikçe onu ufak tefek tamir işlerinde yalnız bırakıyordum.5 yaşına geldiği zaman çocuğumuz evdeki bütün tamiraatı yapıyordu.
Bazı arkadaşlarım hayatını kafasıyla kazanacak bir insana elleriyle çalışmayı öğretmeye abes ve lüzumsuz telâkki ediyorlardı.Fakat ben bu metodumda israr ediyordum
Kolejde zekâ itibariyle ondan çok üstün çocuklar nazari bilgi ile telif edemedikleri için daha az muvaffak oluyorlardı.
Oğlum biraz daha büyüüypte <> gbisualleri sormaya başlayınca sorularını soruyla cevaplandırmaya başladım.
Evde veya otomobilde vuku bulan bütün aksaklıkları oğlum tamir ediyordu.Çünkü ona bir aleti söktüğü zaman kısımlarım fonksiyonlarını not etmesini öğretmiştim.
Oğluma tatbik ettiğim bu metot onun bütün dünya hadiselerine <> ve <> şeklinde sual soran bir görüş tarzı bağlanmasına sebep olmuştu.
Oğlum konuşmayı yeni öğrendiği vakit haftalarca daktilomda b ir sürü manasız kelimeler yazdı.Birgün sayfaların arasında üzerinde <>kelimesi yazılı bir kağıt parçası buldum.
Oğlum banyonun musluğunda yazılı kelimeyi kopya etmişti.Oğlumuza <>ve <> sualleri karşısında kolyca tatmin edilmemeyi öğretiyorduk.Sorduğu sorulara tatminkar bir şekilde cevap
veremezsek hemen kitaplara ve bu konuda söz söylemeye yetkili kimselere baş vuruyorduk.Oğluma umumi bir dünya anlayışı vermek ve coğrafya vazifesine yardım etmek için hemen bir küre
aldık.Artık o arkadaşlarını odasına topluyor,dünya yuvarlağı üzerinde onlara malumat veriyordu.
Bundanda kendisi hiç değilse arkadaşları kadar istifade ediyordu.
Eve getirdiği yaprakları çiçekleri ve kaya parçalarını biliktirip araştırıyordu. Fakat şimdi kafanızda bir soru olabilir:Sizin takip ettiğiniz bu metot haddidten fazla bir sabır ve zaman istemez mi?hayır zaman istemez
fakat sabır ister.İster 1 çocuk ister 4 çocuk sahibi olun hepinizçocuklarınızın sorduğu suallere cevap yetiştirirken var kuvvetinizle onlara disiplin ruhunu aşılamaya çalışırken çok daha fazla zaman kaybediyorsunuz.
Biz ise yine aşağı yukarı buna yakın bir zaman kaybediyoruz.Fakat nasıl olsa kaybedilecek olan bu zamandan azami istifadeyi temin etmiş bulunuyoruz.
Çocukların kendilerine göre bir çok tasavvuru vardır. Yuvarlak bir cismin hafif bir temasla kımıldaması gibi ebeveynin gösterdiği enufak bir alaka çocukları daima i,leriye götürür.Çocuğa büyük bir insan gibi
davranmak onun hislerini rencide etmekten mümkün olduğu kadar kaçınmak en önemlisidir. 01:47 28.07.2007
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Geri: Masal   Masal Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 7:56 am

MAO TSE-TUNG
STALİNİN ADAMI MIDIR?????????????????
Mao Tse Tung bugün dünyanın enkudretlidevlet adamlarındaan biridir.Fert ve devlet adamı olarak Trumandan kudretli olduğuna şüphe yoktur.Hatta stalin kadar kudretli
olduğundan bile bahsedilmektedir.Zira stalin 200 milyon insana hükmettiği halde Maonun hakimiyeti altında olan Çinlilerin nüfusu 452 milyondur.
Bu yüzden Maonun Stalinin peyki olup olmadığı meselesi çok alaka uyandırmaktadır.
Mao moskovada yetişmemiş olan yeganekominist diktatördür.Ancak 1 sene evvel müttefik sıfatiyle stalinle görüşmek üzere ömründe ilk defa olarak Moskovaya gitmişti.
Diğer kominist liderleri arada sırada hesap vermek için Moskovaya davet edilmektedir.Bu yüzden çinin kayıtsız şartsız hakimiyeti Mao,dorudan doğruya stalinin emrinde
olan Thorez,Gottwld,Rakos veya Pieck ile aynı durumda değildir.
Fakat acaba Mao Moskovaa karşısında istediği siyaseti gütmeye devam edebilecek mi?Bu sualin cevabını öğrenmek için iki devlet adamı arasındaki siyasi ve dosthane
münasbetlerden maadaa Maonun kominizm ideolojisi hakkında bir fikir edinmek lazımdır.Bu gün 57 yaşında olan maoÇinin Hunan eyaletinde doğmuştur.
Babsı mülkünü artırmak gayesiyle topranlarındaki köylüleri kasıp kavuran bir çiftlik sahibiydi.Mao da maişetini temin etmek için gece gündüz çalışıyor ve sık sık
dayak yiyordu.
10 yaşındayken evden kaçan mao,babası tarafından yakalanarak tekrar eve getirildi.13 yaşındayken birgün misafirler önünde babsından dayak yiyince gene evden kaçtı.
Babasıda arkasından koşuna derhal gölün yolunu tuttu.Bu vaziyet karşısında babası maya eve döndüğü takdirde bir daha dayak yemiyeceğini vadetmek zorynda kaldı.
Bir müddet sonra isyan eden bir köylü gurubu maonun babsının pirinç ambarını yağma eti.Bu hadiseden sonra mao kendisiyle fakir ve hakları tanımayan sınıflar arasında
bir çok benzerlikler gördü.
Babsından nefret etmenin bir sebebi kendisinin de babası gibi kimsenin hükmü altına girmek istemeyen karakterde bir insan olmasıdır.Bunu en bariz misali babasını tıpkı
çiftliğini genişletmesi gibi maonun senelerden sonra çindeki kominist partisini genişletmeğe ve kuvvetlendirmeğe muvaffak olmasıdır.Maonun babası zengin olduğu için
kominist olduğuna şüphe yoktur.Babası kominist olsaydı mao belkide ferdi hürmetin bir kahramanı olurdu.
Babasından aldığı parayla tahsil eden mao arkadaşlarıyla birlikte ihtilalci bir talebe cemiyeti kurmakta gecikmedi.18 yaşındayken tahsilini yarıda bırakarak1911
ihtilaline iştirak etti.
Mao 1918 yılında tahsilini tamamlayınca Pekindeki milli kütüphaneye memur olarak girdi.Orada okuduğu KARL MARX ın eserlerinin tesiri altında kalarak memleketin
bütün meselelerini bu yolla çözeceğine kanaat getirdi.Artık o mesleğini bulmuş Marxist ve ihtilalci olmuştu.
1921 de mao Şanghay da çin kominist partisinin kurulmasında büyük rol oynadı. Hayatının bu çağında mao 14 yıldır evli bulunduğunköylü kızını terk ederek ihtrilalci
Yang K ai hui ile sevişmeye başladı.Sonradan evlendiği bu kadından iiki oğlu olmuştur.
Çin koministleri 1927 yılına kadar ÇANG KAY ŞEK in ideallerinin kendilerinkinden farklı olduğunu sezen koministler Çin'e tek başlarına hakim olmaya çalıştılar.
Koministler Milliyetçi Çinlilerin takibatına uğrayınca Mao doğduğu eylet olan Hunan'a kaçarak orada bir kominist çete ordusu teşkil etti.Müteakip seneler zarfında
Mao Çang Kay Şek kuvvetlerinin elinen kurtulmak için Çinin en güney köşesine sığınmak zorunda kaldı.Senelerden sonrada Çang Kay Şek kuvvetlerinin muhasarasını
yararak 80.000 kişilik ordusuyla Çin'in kuzey batısındaki Yenan'a doğru yola çıktı.Tarihte meşhur olmuş olan 9600 km lik bu <>esnasında karısı
yang milliyetçiler tarafından idam edilmiştir.
Her geçtiği yerde mao toprakları köylülerin arasında taksim ettiinden Çang Kay Şek kuvvetlerikanlı köylü isyanlarını bastırmak zorunda kalıyordu.
1937 de Japonlar Çine taaruz ettikleri vakit mao Çang Kay Şek ten yardımını esirgemedi.Bu esnada o 4. defa olarak güzel bir çinli sinema artistiyle evlendi ve kominizim yolundaki
çalışmalarına devametti.Çin Japon harbi esnasında en ziyade kendi idealleri uğruna çalıştığından harbin sonunda hakimiyeti altında 50 milyon insan bulunuyordu.
Bundan sonra maonun zayıflamış Çang Kay Şek kuvvetlerini yenmesi zor olmadı.Bugün çinin kayıtsız şartsız hakimi Maodur.
Mao iyi ve kötü sosyal bir sistemi yıkmamıştır.Her şeyi yoktan var ettiğinden her yaptığı bir inkilap mahiyetini taşır.Maonun eserini Doğu Avrupa diktatörlerinkinden
ayıran hususiyet budur.Dolayısıyle çindeki yeni rejim bir ihtilalden ziyade inkişafın mahsulüdür.
Çin topraklarının köylüler arasında taksim işi ancak merhale merhale başarılmaktadır.Endüstrinin devletleştirilmesinde de aynu usule başvurulmuş ve devlet ilk önce
en mühim sanayileri eline almıştır.
Mao stalinin bir peyki değildir.o daha ziyade stalinin bir müttefikidir.Stalin gibi taşralı olan mao kominist faaliyetine doğduğu yerde başlamış ve memleketinden dışarı
çıkmamıştır.Gene stalin gibi mao partisinin hakimiyeti altında değildir.
Maoyu stalinin peyklerinden ayıran kusurlardan biriside onun muazzam bir kuvvete kumanda etmesidir.Arka planda stalinin orduları olmasaydı,Gottwald'ın Çekoslovakya'nın başına geçemiyeceği şüphesizdi.
Doğu avrupa kominist devletleri Rusların eseridir.Halbuki Çin kendi kendine kominist olmuştur.
Bunula beraber mzonun batı demokrasilerinin tarafına geçmesi imkansızdır.Kominist fikirleri ve idealleri onu otomatik olarak stalinin safına geçirmektedir.Stalinin
peyki değilsede müttefikidir.Onu TİTO ile mukayese etmekte hatalıdır.Tito stalinin alehinde ve kominist camiasından kovulmuş vaziyettedir.Halbuki Mao,Stalin kadar iyi bir
koministtir.
Fakat rus emperyalizmininin değil,Çin emperyalizminin önderidir.Kremlinin Çin menfaatlerine aykırı olan emirlerine hiç bir zaman itaat etmiyecektir.Mesela,Çin
ordusunun Korea harbinin ta başından itibaren harekete geçmesi mukakkak ki Rusyanın menfaatine uygun olacaktı.Fakat harbe girmeyi tehit etmek ve yorgun
Çinlilere istirahat izni vermek gayesini güttüğünden mao korea harbinin son safhasında harekete geçti.
Stalinin kendinden sonra Maonun kominist enternasyonelinin başına geçmesini muvafık görmesi mümkündür.Her ne olursa olsun istikbalde kominizmin iki önderi ve birtek siyaseti
olacağına emin olabiliriz.
ÖNEMLİ OLABİLİR DİYE ARAŞTIMAMA EKLEDİM.BETÜL UCA 01:27 12.08.2007





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Geri: Masal   Masal Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 7:56 am

MEŞHURLARIN GARİP ADETLERİ 21:16 30.07.2007
BENJAMİN Franklin v,cudu soğuya maruz bırakmanın sıhate sağlığa faydalı olduğunu zannederdi.Kış sabahları giyinmeden evvel soğuk bir odada 5-10 dakika
çırılçıplak dolaşırdı.Geceleyin yatakta ısınmanın önüne geçmek için de 4 yatak kullanır ve biri ısınınca diğerine geçerdi.
JAMES Mc Neil Whistler zamanın adetlerine aykırı olarak giyinmeye bayılırdı.Resmi elbise giydiği vakit kravat takmaz fakat rügan iskarpinlerinin üzerine
geniş pembe kurdeleler geçirirdi.
HATİP olmak isteyen kekeme Yunanlı,Demosten,kendine yeraltında bir çalışma odasıhazırlamıştı.Bir müddet içişn oradan çıkmamaya karar verdi.Her ihtimale karşı
da insanların gözüne gülünç görünmek için başının yalnız bir yanını traş etti.
TARİHİNİN en büyük dahilerinden biri olan LEONARDO DA VİNCİ'nin yazısı ancak hususi surette yetişmiş alimler tarafından okunabilmektedir.Leonardo
adet olduğu veçhile soldan sağa doğru değil sagdan sola doğru yazardı.
NAPOYON'UN Belluno dükü payesine yükselttiği Mareşal Victor ,Berlin valisi iken büyük bir ziyafet tertip etmişti.Fakat yemek saati gelince Mareşal misafirlerine
yol verecek yerde herkesin önünde yemek salonuna girdi.Bu hareket misafirlerinin arasındaki asil bir kadını çok sinirlendirdi.Bunu üzerine misafirlerden biri kadına;
--- hiç sinirlenmeyiniz,dedi.Mareşalin bunu kasten yapmış olduğunu zannetmiyorum.Kendisi yükselmeden evvel ordu borazancısıydı.Borazancılar daima önde
yürüdüklerinden mareşal eski adetlerinin etkisi altında kalmış olacak.dedi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Geri: Masal   Masal Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 7:57 am

NİJERYA 00:17 01.08.2007

İLERLEMEYE ÇALIŞAN BİR AFRİKA ÜLKESİ
BÜYÜK Britanya imparatorluğunun en büyük sömürgesi,Nijerya'dır.
Nüfusunun takriben 28 milyon kadar olduğu tahmin edilmektedir.(2007 ölçümüne arttı) Çocukların arasında ölüm nisbetinin pek yüksek oluşu,bu memleketin nüfusunun
artmasını yavaşlatmaktadır.Nijerya'da insan ömrünün pekte kısa olduğu muhakkaktır.Halkın hemen bütünü cahildir.%10'nun bile okuma yazma bildiğini sanmak hata
olur.Lagos limanına girerken göze çarpan manzara herhangi bir Avrupa limanından farklı değildir.Limanda büyük bir faaliyet hüküm sürmektedir.Lagos yat kulübünün
tekneleride limana bir avrupa koyu manzarası vermektedir.Limanın dışında birtek kütüğün içinde oyulmuş sandallarıyla dolaşan yerli balıkçılar ağlarının başında saatylerce
balık beklerler.
Lagos şehrinin en modern caddesi palmiye ağaçlarıyla çevrili olan MARİNA'dır.Valinin sarayı ve muhtelif hükümet binaları buradadır.Ekseri avrupalılar İkoya adlı sayfiye
yerinde ikamet etmektedirler.Afrikalılara yasak olan bu sempteki binalar muazzam salanlar,yatak odaları ve konforlarıyla birer sarayı andırmaktadır.İkoya'da oturanlar
güzel bahçeleriyle son derece iftihar etmektedirler.En nazik bitkiler bile dikilmelerinden birkaç gün sonra 15-20 cm kadar uzarlar.
Lagoslu ların hayatında önemli bir rol oynayan yarış yeri futbol sahası olarak kullanılır.Ünited Africa kumpanyasını yerindebir teşebbüsü Lagos'abüyük avrupa şehirlerinde
görülen mağzalardan birini kazandırmıştır.Bu güzel binada ilaç ve kütaptan tutunda radyo,oyuncak,kadın ve erkek elbiselerine varıncaya kadar her türlü eşya satılmaktadır.
Binanın sömürge malları ve şarap satan bölmeleride vardır.Buradaki berber dükkanında en modern Amerikan usullerine göre saç tuvaleti yapılmaktadır.Bu berber dükknın
cazip bir tarafıda memurlarının çoğunun ingilterde ihtisas yapmış Afrikalılar olmasıdır.Binanın en üst katındaki kahve sadece batı afrikanın kahvesi değil aynı zamanda bu
bölgede sınıf ve ırk farklarını nazarı dikkate almıyan biricik müessesedir.Orada avrupalıları afrikalıları suriyelileri subayları deniz erlerini hükümet memurlarını hep bir arada
neşe içinde sohbet ederken görmek kabildir.Lagos'un ev kadınlığını öğreten müessesesi,hayır cemiyei ve gençlere mahsus mahkemesi Nijeryanın modernleşmek
yolundaki gayretini açıkça belli etmektedir.Lagos'un fakir mahallerinde göze çarpan manzara oldukça cesaret kırıcıdır.Burada daracık bir saha üzerinde binlerce insan
akla sığmayacak kadar pis ottan kulübeler içinde yaşamaktadır.Bu fakir mahallerinde arazilerin değerleri hayret vereck derecede yüksektir.Bir dönümlük arazi için
50.00 ingiliz lirası isteyen afrikalı mülk sahipleri arazilerinden azami derecede istifade etmeyi akılarına koymuşlar.
Lagos hayat dolu bir şehirdir.Fakat çalışan insana mukabil tembel tembel yaşayan 20 kişi mevcuttur.
Lagos'tan Kano'ya uçarken balta girmemiş ormanları ve dirsekler çevirerek akan kahverengi akan Nijer nehrinin üzerinden geçilir.Bin yıldır değişmemi olan Kano afrikanın
uçak servislerinin yolu üzerindedir.Güneş ışığı altında yeni caminin kubbesi Kano binalarının yeşil kiremitlerive kahverengi fon üzerinde yükselen beyaz minareler gayet
hoş bir manzara arzetmektedir.Tayyare ile Kano üzerinde uçarken emirin sarayını avrupalıların evlerini ve pazarlarda itişen halkı seçmek kolaydır.
Kano,Nijerya'nın Kamerun fıstığı merkezi Nijerya demiryolunun son duraklarından biridir.Kanodaki pazar dünyanın en garip yerlerinden biridir.Burada çoğu islam kıyafetlerinde
de binlerce insan görmek kabildir.Kano pazarlarında herkes birşeyler satar,halbuki alıcı hemen hemen yok gibidir.Satılan mallar arasında Kano bezi ve mide
bulandıran türlü maddelerden yapılmış sihirli ilaçlar başlıca yeri işgal eder.Kano pazarında yeryüzünde bilinen bütün hastalıkları görmek kabildir.
Cüzzamlılar,çiçek bozuğu olanlar ve veremliler burada yan yana dolaşırlar.Pis kokulu pazarda yüzlerce dilenci çocukta hiç eksik olmaz.Kanodaki emir milleti yükseltmeye
yükseltmeyi aklına koymuş hürmete layık bir zattır.Muhteşem bir sarayda oturan bu hükümdarın geliri ingiltere başbakanınkinden kat kat yüksektir.Kanodaki her türlü
hastalığın tedavi edildiği modern bir hastane mevcuttur.Bunula beraber her yıl yüzbinlerce insanın muhtelif hastalıklardan ölmelerine mani olunamamaktadır.
Kanodaki hapishanede gayet bakımlıdır.Bu şehirde müslüman mahkemeleri tarafından muhakeme edilen suçlular ancak ailelerinin talebi üzerine idam edilirler.
Aksi takdirde 8 yıl hapis azami derecede uzun bir hapis cezası olarak addedilmektedir.Hapishanede kaldıkları müddet zarfında mahkumlar bir sanat öğrenmek mecburiyetindedir.
Kanonun sıhat şartlarını ıslah etmek hemen hemen imkansız gibidir.
Ziraçoğu müslüman olan Kanoluların kadınları evlere hapsolmuş vaziyettedirler.Sokaklarda kadın olarak yalnız pek genç kız çocukları,ihtiyar kadınlar ve fahişeler göze çarpar.
Erkek olan sıhat memurlerı evlere giremediklerinden sıhhi teftişler yapmak fahişelerin vazifesidir.
Sapeldeki odun endüstrisi ve ibadandaki üniversite Nijeryanın ilerlemek yolunda yaptığı en mühim hamlelerdir.Sapele civarındaki ormanlardan kesilen onar metre boyundaki
kütükler nehir yoluyla fabrikaya sevk edilmektedir.En modern makinelerle teşhis edilmiş olan fabrikada bu muazzam kütüklerbirkaç saat zarfında kereste ve kontraplak
gibi binbir şekle girmektedir.İbadadaki üniversite şimdilikbir baraka kümesinden teşekkül etmiştir.Bunula beraber burada bir kısmı Avrupalı olan birçok doçentler ve
hepsi Afrikalı olan yüzlerce talebe vardır.Bu üniversitedede ırk farkları nazari dikkate alınmamaktadır.Afrikalı doçentlerin birçoğunun Avrupalı karıları vardır.Bu yüzden
ibadanın yuva kısmında siyah ve beyaz tenli çocukların bir arada oynadıkları ve ders öğrendikleri göze çarpmaktadır. 01:32 02.08.2007




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
Beyaz Melek
Administrator
Beyaz Melek


Mesaj Sayısı : 3485
Yaş : 57
Kayıt tarihi : 23/11/07

Masal Empty
MesajKonu: Geri: Masal   Masal Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 7:57 am

SAADETİ ELDEN KAÇORMAYALIM
BİZ müşkül zamanlarda doğduk.Fakat saadet harici hallere tabi değildir.O bir azim ve irade meselesidir.Belki;<saadeti imkansız kılamaz mı?>>diye itirazda bulunabilirsiniz.Bir araştırmada tanımıştım.
Salahiyetli bir doktor arkadaşım,kendisine gelen ve hasta olduğuna inana 10 kişiden 8'inde hiçbir fiziki rahatsızlık bulnmadığını teşhis etmiştir.Fakat sadece hayalden doğan
bir hastalık,hakiki olanlar kadar ve bazen onlardan daha fazla ısdırap verir.
Bazı kimseler,tahakkuna imkan olmayan hadiselerin vuku bulmasından korktukları için bir çok geceleri uykusuz geçirirler.
Biri,muhtemel bir dünya harbinin doğuracağı piyasa kararsızlığı ve fiat değişikliği sebebiyle servetini kaybedeceğinden;güzel karısı olan bir başkası ise onun başka b,r
erkeği sevip kendisini terk edeceğinden korkar.Bu gibi hayal mahsülü tehlikeleri unutursak hakiki tehlikeleri önlemeye vakit buluruz.
Hakiki talihsizlikler kuvvetli bir karakter tarafından saadetin doğması için bir fırsat haline getirilebilir.Hasta bir adam eğer büyük bir insansa ısdıraplarından iyi bir şekilde
istifade eder.Acıları ona sabırlı ve metin olmasını öğrenmek fırsatını verir.Tecrit edeilmiş hayatı sanki ona düşünmek ve okumak içinverilmiş bir zamandır.
Zindanda iken SOKRAT başına gelen felaketi bildiği halde o kadar asil davranmış ve neşeli görünmüştür ki bütün arkadaşları ondan cesaret almışlardır.Hariçten gelen tesirler
mesut olmayı güçleştirir,fafat imkansız kılmaz.
Eğer hitler harbi zamanında durdurmayı bilseydi.saadetini ve muvaffakiyetini bir dereceye kadar muhafaza edebilirdi.Fakat ikisinide kaybetti.Hayatta zenginliğe
sihate iyi bir eşe ve mükemmel çocuklara sahip olan birçok talihli kimseler vardır.Acaba onlar şanslarını saadet yolunda kullanabiliyorlar mı?
Böylece şu neticeye varırız;Mesut olmak bir kafa işidir.Mesela aşık olan bir insan için aşk içinde bulunduğu bütün haller ve şartlar memnuniyet verici olmasa dahi
bir sadet kaynağı halini alır.Balayında ziyaret ettiği memleketleronun için dünyanın en güzel yerleri teneffüs ettiği hava temiz ve refah rastladığı insanlar çok nazik
ve cana yakın kimselerdir.
Niçin?Çünkü her şey onun için gelen saadetin parlak ışığı altında aydınlanıyor.Rembrandt gibi bir ressam için en mütevazi dükkan kendi hususi görüşü ile şaheserdir.
Bunun gibi kendini mesut hisseden bir adam için en manasız bir hadise bir neşe kanağıdır.
İnsanların mesut olmak için olağan üstü şeylere değil kendilerini mesut görmeye ihtiyaçları vardır.şüphe ve merakın pençesinde olmayan ve bir adeale erişmek için
belirli bir işle meşgul olan insan mesuttur.
Allaha kadına çocuğa memlekete bir sanat veya mesleğe karşı duyulan aşk bu iş için kafi gelecektir.a
Aşk bir kurtarıcı görevi görür.Çünkü bizi yalnız kendimizi değil başkalarınıda düşünmeye zorlar.
Saadet iradeden doğar beyhude üzüntü ve arzulara son vererek müsterih olmak ve bizden daha büyük şeyler için yaşamak insana saadet verir.
Anlattıklarımızı birkaç kelime ile hülâsa(özetlersek) edersek nadir haller müstesna mesut veya bedbaht karakter vardır.BEDBİN,hava soğuk olduğu zaman
<>NİKBİN ise <>Nikbin mesut olduğu için havayı güzel hissetmez havayı güzel
gördüğü için mesuttur.Hastalansa dahi bu hissinden vazgeçmez ve en kötü şeriati saadetin tecellisi diye tefsir eder.
Nikbinlik birçok sebeplere dayanır.Önce aile hayatı gelir.Anne ve baba tarafından şefkat ve muhabbetle terbiye edilmiş bir çocuk karşılıklı anlaşma hissini ılıklığı ve sevgi
baglarını ilk intibaları olarak hayatının sonuna kadar saklayacak ve sonradan ne olursa olsun asla ümitsizliğe düşmeyecektir.Fakat bölünmüş bir yuvada bedbinler
yetiştirilir. Evlenme aynı zamanda karakterin şekillenmesinde büyük bir rol oynar.Hep hata bulan ve kusur gören bir kadın her adamı bedbin yapmaya yeter.
Fakat yukarıda söylediğimiz gibi SAADET BİR İRADE MESELESİDİR.
Talihsiz bir çocukluk veyabedbaht bir evlilik hayatı karakterimizi yeniden inşaa etmemize mani değildir.
Hayatımıza uygun olmayan bir hareket doğuran kuru bir düşünce insanı saadetten uzaklaştırır.Aksine yerinde bir hareket saadete yol açar.Ne çeşit hareket
hatta sanat ve oyun gibi müsbet neticesi olmayan hareketler dahi bize yardımcıdır.Sanat muhayyelerimizi zararsız mecralara sürükler.bir briç oyunu mazinin veya
istikbalin görünmez köşelerinde saplı düşüncelerimizi kurtarır. Ruhun neşesi hareketle kaimdir.Hareketle saadet bir birine o kadar yakındır ki hiçbir adam tamamiyle
emekliye ayrılamaz.Yaş haddini doldurdi diye hayattaki vazifesinden ayrılan bir adamın genç olarak kalabilmesi için elindeki yegane fırsat yeni bir meşguliyet
bulabilmesi yani birşeyler yapabilmesidir.
Sokrat----zindanda kendisine <<Ölüme bu kadar yakın olduğun ve eziyet çektiğin halde niye hala müzikle meşgul oluyorsun?diye sual soran müridine şu güzel ve derin cevabı
vermiştir.<>
Sizi alakadar etmeyen şeyler üzerinde zihninizi yormayın.Mesela<>gibi
mevzularla alakadar olabilirsiniz.Fakat kendinizin ve devletin bir dışişleri murahhası nede uzlaştırma komisyonunun bir azası olmadığınızı düşünün.Bunu için böyle kuruntuları
bilmek ve harekete geçmek zorunda olan salahiyetlilere terk etmek daha iyi olur.
Unutmayı öğrenin Maziden ziyade halde yaşayın.Mazideki hatıralarıyle kendilerini taciz etmeseler bir çok kadınlar ve erkekler mesut yaşamak için imkan bulurlar.
Bazı çiftler senelerden beri biriktirdikleri keder verici hadiselerle hayatlarını bozarlar.Öyle ki hafif bir münakaşa onlar için mazini alt üst olup yeniden tetkik edilmesine
sebep olur.Halbuki unutsalar ve af etseler ne iyi olur.
Netret edenden nefret edilir.Unutkan olmayınca kin tutan düşman toplar.Akıllı insanlar mazide değil halde yaşarlar.
<>.derler.Halbuki onu kendimizde bulmaya çalışmalıyız.Çünkü birçok akıllı ve mukaddes
kimselerin tercübeleribunu mümkün olabileceğini isbat etmiştir. 01:23 29.07.2007





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rose-garden.niceboard.net
 
Masal
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gül Bahçesi :: Kültür & Sanat :: EDEBİYAT-
Buraya geçin: