MEÇHULLERDEN GELEN İNSANLAR
****
Mr.magazine Amerika
Joel Charles
Amerika
Her sene,binlerce insan,ansızın ortadan kaybolur ve onları,bir daha gören olmaz.Ne oldukları yahut nereye gittikleri,asla aydınlatılamıyan bir esrar olarak kalır.
Fakat,yeryüzünün sakin bir bölgesinde,garip giyimli yahut çıplak,hiç kimse tarafından bilinmeyen ve anlaşılmaya bir lisan konuşan ve kim olduğunu yahutnereden geldiğini izah edemiyen bir insanın ansızın peydah olması,bu kaybolma vakalarından da daha esrarengizdir.
Bu gibi vakalar,zannedildiğinden daha fazladırMesela,3 Nisan 1817 tarihinde,garip elbiseli genç bir kadın,İngilterenin Bristol şehri civarındaki bir evin kapısını vurarak yiyecek istemiştir.Evin sahipleri onu besledikten sonra Bristol yargıçlarından SAMUEL WORRAL'a teslim ettiler.Hadiseyi haber alan Bristol'un lisan mütehassısları,kızı bilinen bütün lisanlarda konuşturmayı denediler.Fakat nafile!Nihayet Endonezyaadan gelen biri kızla konuşmağa çalıştıktan sonra,onunla anlaşmağa muvaffak olduğunu söyledi.Sözde,kızla MALAY lisanıyla konuşmuş ve başından geçenleri öğrenmişti.
Kız,Cavalı Prenses CARABOO imiş.Bir gün,bahçesinde dolaşırken korsanlar tarafından kaçırılmış.Korsan gemisinde aylarca kaldıktan sonra,bir kolayını bulup denize atlamış ve İngiltere sahiline çıkmış.
Bu hikaye,bir middet için meraklıları susturdu.Fakat günün birinde prensesle konuşmağa çağrılan Oxford Üniversitesinden bir alim onun en temiz Malay lisanın bile anlamadığını farketti.
Bunun üzerine Endonezyalı maceraperest arandıysada bir türlü bulunamadı.Adamın hikayeyi sırf alay olsun diye uydurduğu anlaşılıyordu.
Bir m,ddet sonra kızı kocasından kıskanan Bn.Worral,onu Amerikaya yooladı.PRENSES CARABOO orada kendi lisanıyla yazdığı yazı sergileri açmak suretiyle hayatını kazanmanın yolunu buldu.
Kız,prenses yahut Cavalı değilse kimdi ve nereden gelmişti?Bu hiç kimse öğrenemedi.Kız sırrıyla mezara girdi.
1828 Mayısında Almanyanın Nürenberg şehrinde,perişan kılıklı 16 yaşlarında bir gencin peydah olması PRENSES CARABOO vakasından daha da gariptirçYürümekte zorluk çeken zavallı,şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu.Elinde,bir süvari yüzbaşısına hitben yazılmış bir mektup vardı.
Çocuk SÜVARİ OLMAK İSTİYORUM ve BİLMİYORUM cümlelerinde başka birşey konuşamıyordu.Eline kağıt kalem verilince zorlukla KASPAR HAUSER ismini yazabildi.
Kaspar ilk önce hapse tıkıldı.Bütün Alman şehirlerinin caddelerine resimleri asıldı.Vakayı Avrupada duymayan kalmadı.Avrupanın birçok memleketlerinden onu görmeye gelenler oldu.Fakat onun kim oldğunu bilen hiç kimse çıkmadı.
Bunun üzerine Nürenbergliler,Kasparı evlat edindiler.George Friedrich Daumer adlı bir din aliminin yanında yaşamaya başladı.Kaspar çok geçmeden Almacayıda öğrendi.
Bu sayede,hayatı hakkında bildiklerini etraftakilere anlatabildi.En eski hatıraları karanlık ve küçük bir hücre ile ona ekmek ve su getiren bir adama aitti.Güünün birinde bu adam ona Almanca iki cümle ve ismini karalamasını öğretmiş,ve sonra onu güneş ışığına çıkararak şehrin kapılarında bırakmıştı.
Bu hikayeyi duyan bazı alimler,kasparı düzenbazlıkla itham etmekte gecikmediler.Dİğer bazıları ise onun,kendi hakkında kurduğu türlü hayallerin tesirinde kalan bir deli olduğuna kanat getirdiler.
17 Ekim 1839 tarihinde Kaspar,Duamerin mahzeninde alnında bir yara olduğu halde bulundu.Biraz sonra kendine gelince,siyah maskeli bir adamın ansızın belirdiğini ve onu bıçakladığını söyledi.
Tabiatıyla alimler,Kasparın herkesi hikayesine inandırmak için bu bıçaklama hadisesini uydurduğunu hükmettiler.
4 yıl sonra,bir aralık günü Kaspar yanını tuta tuta bir parktan sokağa fırladı.Etrafında toplananlara maskeli adam tarafından bıçaklandığını söyledi.Birkaç dakika sonrada Prof.Daumerin evinde öldü.Muayene neticesinde keskin bir aletin,kalbini deldikten sonra midesine ve karaciğerine girdiği anlaşıldı.
Yeni yağan karla örtülü olan parkı arayanlar,KAspardan başka bir kimsenin ayak izine tesadüf etmediler.Çocuğun ölümüne sebep olan silahda bir türlü bulunamadı.Bunular beraber doktorlar,kasparın kendi kendine yaralanmış olmasını imkansız olduğunda karar kıldılar.
İngilterede zaman zaman çıplak insanların meydana çıktığı olmuştur..1904-1905yılları arasında bunlardan 10 tanesi polisler tarafından ele geçirilmişti.
Çıplaklardan ilki,Cheadle şehrinde bir polis tarafından görülmüştü.Onun konuştuğu lisanı anlıyamıyan polis onu bir çuvala tıkıp karakola götürmekten başka çare bulamamıştı.Meçhul adamı anlıyan hiç kimse çıkmayınca mesele onu bir tımarhaneye tıkmak suretiyle halledili vermişti
10 çıplaktan bir diğeri,elinde garip işaretlerle dolu bir defter olduğu hlade yakalanmıştı.Uzak bir memleketten gelen bir seyyah gibi yol üzerinde gördüğü şeylerin resmini çizmişti.Defteri tetkik eden alimler içindeki yazıların bilinen hiçbir lisana uymadığını bildirdiler.Adamın başka bir seyyareden gelmiş bir casus olabileceği hiç kimsenin aklına gelmedi.
Yeryüzünün her köşesinde bazı esrarengiz çocukların ansızın meydana çıktıkları olmuştur.Bunların birçoğunun vahşi hayvanlar tarafından büyütüldüklerine inanılmaktadır.
Bunların ilki 1790 tarihinde,Fransanın Aveyron şehri civarında bir kurt ininin içinde bulunmuştu.11 yaşında bir oğlan olan bu garip mahluk kurt gibi uluyor ve onlar gibi bayatlamış etleri yutuyordu.Elleri kurt pençelerine benziyordu.
Zamanın en meşhur psikologu Dr. Rene İtarada teslim edilen çocuk çok geçmeden kendi kendine giyinmeyi yemek yemeyi ve insanların yanında oturmayı öğrendi.Fakat psikolog bütün gayretlerine ragmen ona YEMEK ve dadısının isminden başka hiçbir kelime öğretemedi.
1937 yılında Türk avcılarının uludağ yamaçlarında bir ayı ininde 16 yaşlarında bir kız bulduklarını herkes tarafından bilinmektedir.Ayı gibi hırlayan kız,avcıları görünce inin içine çekilmiş ve onlara saldırmıştı.
Hindistanda kurt çocukların bulunması pek nadir bir hadise değildir.Bunların en meşhurları 1920 de bir kurt ininde kurt yavruları arasında bulunan 7 ve 2 yaşlarında iki kızdır.
Kendilerine Kamala ve Amala adları takılan bu iki kız insan gibi ses çıkaramıyorlar,gündüzleri uyuyor ve geceleri kurtlar gibi ava çıkıyorlardı.
Amala 11 ay sonra öldü.Zamanla dik yürümeğe insan gibi yemek yemeğe alışan ve 30 kelime öğrenme ile ingilizce konuşmayı öğrenen KAmala ise 18 yaşına kadar yaşadı.
Bazan da bazı kimselerin ne olduklarını anlamadan meçhul bir kuvvet tarafından sürüklenerek kendilerini bilmedikleri bir yerde buldukları olmuştur.
Bunların en meşhurları Pansino kardeşlerdir.Birgün evleri civarıda dolaşmakta olan iki kardeş birdenbire kendilerini 45 km uzaktaki bir yerde bulmuşlardı.Çocuklar oraya nasıl geldiklerini bir türlü izah edemediler.
Bir müddet sonra Akdenizde balık tutmakla meşgul bulunan bir kayıkçı ansızın sandalda Pansinı kardeşleri göründe hayretten dona kalmıştı.
1920 de de Avustralyanın Balhurst şehrinde bir karakola dalan bir adam garip bir hikaye anlatmıştı.Bürgün Londrada yürürken başı dönmüş kendine geldiği zaman Avusrtalya da bir çiftlikte çalıştığını görmüştü.Londra ile Avustralya arasındaki muazzam mesafgeyi nasıl katettiğine dair hiçbir fikri yoktu.
ARAŞTIRMA DERLEME
BETÜL UCA
28 Aralık 2014 Pazar
20:05:15